Günümüzde paysahiplerine veya müstakbel paysahiplerine önemli ölçüde esneklik sağlayan sözleşmelere sıklıkla rastlanmaktadır. Şirketler hukuku bakımından önem arz eden sözleşme türlerinden birisi ise hissedarlar sözleşmesidir. Hissedarlar sözleşmesi, bir şirketin paysahipleri ya da müstakbel paysahipleri arasında yapılan ve paysahiplerinin kendi arasındaki iç ilişkilerini veya şirketle olan ilişkilerini düzenlemeyi amaçlayan, şirketteki uygulamalarda esneklik sağlayan sözleşmelerdir.
Hissedarlar sözleşmeleri paysahipleri açısından ana sözleşmede düzenlenemeyen hususlarda esneklik sağlarken aynı zamanda gizliliğin korunmasına da hizmet etmektedir.Sözleşme tarafları arasında bir borç ilişkisi meydana getirmektedir ve şekil bakımından TBK hükümlerine tabidir.
Kişiler arasındaki borç ilişkilerini konu alan Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşme serbestisi ilkesi geçerlidir. Sözleşme serbestisi ilkesi kişinin kendi isteği ile hak ve borç altına girmesini ifade eder. Bu kapsamda hissedar sözleşmeleri de TBK ‘da olduğu üzere sözleşme serbestisi ilkesine tabi olup, borçlar hukuku bağlamında bağlayıcılık arz etmektedir. Bu sözleşmelerden kaynaklanan taleplerin şirkete karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
Hissedarlar sözleşmeleri, bu sözleşmenin tarafları olan pay sahipleri arasında geçerlidir, bu nedenle taraflar arasında bağlayıcıdır. Üçüncü kişiler yahut şirket için ise bir yükümlülük oluşturmamaktadır. Dolayısıyla ilgili sözleşme şirkete ya da şirketin organlarına karşı ileri sürülememektedir. Hissedarlar sözleşmesi tarafı olan hissedarlar arasında borç ve sorumluluk doğuran (nispi) bir sözleşmedir. Bu nedenle ifa talepleri şirkete ya da organlarına karşı ileri sürülemeyecektir.Fakat Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun vermiş olduğu bir kararda, somut uyuşmazlıkta bahsi geçen “protokol” sözleşmesinin (pay sahipleri sözleşmesi) “nispi” etkisini atlanarak, sözleşmenin tarafı olmayan anonim şirket tüzel kişiliğine karşı da-pay sahipleri sözleşmesini- ileri sürülebilir hale getirmiştir, ancak bu kararın isabetli olduğunu söylemek mümkün değildir.
Önemle belirtmemiz gerekir ki, hissedarlar sözleşmesi 6102 sayılı TTK ile düzenlenmemiştir ve TBK 12.madde uyarınca sözleşme serbestisi ilkesi geçerli olacağından sözlü, yazılı ya da resmi şekilde düzenlenebilmektedir. Nitekim TBKmadde 12 şöyledir,“Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.”
Pay sahipleri Sözleşmesi farklı şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Hissedarlar (Pay sahipleri) Sözleşmesi ile payların devrine ilişkin özel düzenlenmiş haklar paysahipleri arasında kararlaştırılmaktadır ve bu haklar pay alım ve satım hakları, birlikte satma hakkı ve ayrıca birlikte satışa zorlama hakkı, önalım ve öncelik hakkı gibi haklardan oluşmaktadır. Ön alım hakkı, ortaklıkta yabancılaşmaya engel olan ve hak sahibine yükümlü paysahibi haklarını üçüncü kişiye satmak istediğinde paylarını tek taraflı irade beyanıyla satın alma imkanı sağlayan hakkı içeren sözleşmelerdir.
Alım hakkı içeren hissedar sözleşmeleri, hak sahibi belirli miktarda payı belirli süre içinde ve önceden belirlenen fiyat üzerinden tek taraflı beyanı ile alma hakkını içermektedir.
Satım hakkına havi hissedar sözleşmeleri, tek taraflı irade beyanıyla payları belli süre içerisinde ve önceden belirlenen fiyatla satma imkanı tanıyan hissedar sözleşmeleridir.
Hissedarlar Sözleşmesinin ifa edilmemesi durumunda sözleşmenin niteliğine göre farklı seçenekler mevcuttur. Fakat belirtmek gerekir ki, Hissedarlar sözleşmesinin bağlayıcılığı hissedarlar arasındadır ve ifa edilmemenin yaptırımı da TBK bağlamında geçerlilik arz etmektedir. Nitekim ifa edilmeme TBK’ da belirtilmiştir,
“I. Giderim borcu
- Genel olarak
MADDE 112- Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”
“2. Yapma ve yapmama borçlarında
MADDE 113- Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır. Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür. Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.”
“c. Seçimlik haklar
MADDE 125- Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
Özet olarak, Hissedarlar sözleşmesine aykırılık nedeniyle, genel hükümler uyarınca ifa yahut tazminat talebinde bulunulabilir.Anonim ortaklığın organları da bu kapsamda, pay sahiplerinden oluşmalarına rağmen, anonim ortaklık tüzel kişiliğinin birer parçasıdırlar ve pay sahiplerinden bağımsızdırlar. Bu nedenle hissedarlar sözleşmeleri anonim ortaklığın organlarına karşı da ileri sürülemez.
Belirtmek gerekir ki, hissedar sözleşmesine aykırılık, genel kurul kararı için de bir iptal sebebi sayılmayacaktır. Böylece 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan yaptırımlar da bu sözleşmeyi ihlal eden paysahipleri bakımından uygulanamayacaktır. Olası bir ihlal durumunda Türk Borçlar Hukuku kapsamındaki yaptırımlar uygulanacaktır. Söz konusu yaptırımlar, aynen ifa, tazminat, sözleşmeden dönme ve haklı sebeple fesih şeklinde olabilmektedir. Sözleşmenin ihlal edilmesine rağmen, sözleşmenin aynen ifası mümkün ise aynen ifa talep edilebilmekle beraber, böyle bir imkan söz konusu olmaması halinde TBK 112 ve devamı hükümleri uygulanması gerekecektir.
Pay sahipleri sözleşmesi hissedarlar ya da hissedarlar ile şirket arasında farklı hukuki konularda düzenlemeler ihtiva edebilir. Bu sözleşme ortaklığın ticari uğraşısı ile uyumlu olarak farklı tür ve şekillerde hazırlanabilmektedir. Belirtmek gerekir ki, sözleşmelerde düzenlenen ana hususlar genelde birbirlerine benzerdir. Bu konular yönetim, oy hakları ve kullanımı, ortaklığın finansmanı, vergilendirme, uyuşmazlık çözümü, payların devri ve devrin sınırlandırılması şirketin sona ermesi şeklinde gruplandırılabilmektedir. Paysahipleri Sözleşmesi taraf olan kişileri hukuken bağlamaktadır ve sözleşme pay sahiplerinin taahhütlerinin bir bütününü oluşturmaktadır. Bu sebeple,bu tür sözleşmeler borç sözleşmesi niteliğini taşımaktadır. Pay Sahipleri Sözleşmesi tek tarafa veya iki tarafa borç yükleyen sözleşme olarak kurulabilir ya da adi ortaklık sözleşmesi olarak da karşımıza çıkması mümkündür.Bu sözleşme ile hedeflenen, ortaklığın işleyişinin ortakların arzularına göre yazılı kurallarla belirlenmesi ve nihayetinde ortaklıkta oluşabilecek menfaat çatışmalarının önlenmesidir.
Sonuç olarak belirtmeliyiz ki, Paysahipleri sözleşmesi, hissedarlara önemli bir esneklik sağlayan ve taraflar arasında bağlayıcı olan, paysahipleri arasındaki ilişkileri ve paysahipliğinden doğan hakları düzenleyen sözleşmelerdir. Belirtmek gerekir ki, bu sözleşme ile hissedarlar paysahipliği statüsüne ilişkin hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi hususunda detaylı hükümler belirleyebilmektedirler. Uygulamada hissedar sözleşmesi, şirket esas sözleşmesi bakımından elde edilemeyen esnekliğin elde edilmesine imkan sağladığı gibi pay sahipleri arasında gizliliğin korunması bakımından da önem arz eder. Hissedarlar sözleşmesi paysahipleri açısından borçlandırıcı işlem niteliğindedir ve şirket ortaklarının istekleri doğrultusunda düzenleyebileceği hükümler açısından da6102 sayılı TTK’ya yada esas sözleşmeye alternatif olarak kabul edilmektedir. Anonim ortaklık ve hissedarlar birbirlerinden farklı ve bağımsız hukuki kişiliğe sahiptirler. Dolayısıyla hissedarlar arasında yapılan böyle bir anlaşma sözleşmenin nispi niteliği gereği sadece taraflar arasında ileri sürülebilmekte ve şirkete yahut şirket organlarına karşı ileri sürülememektedir. Anonim ortaklık söz konusu sözleşme bakımından üçüncü kişi konumundadır. Pay sahipliği sözleşmesine aykırılık teşkil eden hususlar taraflar arasında borca aykırılıktan doğan hükümlere tabi olup, yaptırımı TBK uyarınca gerçekleşmektedir. Özellikle ve önemle belirtmek gerekir ki, hissedar sözleşmesinden doğan hak ve borçlar pay sahipliğine bağlı değildir.Bu yüzden pay sahipliği sözleşmesinden doğan hak ve borçlar payı devralan üçüncü kişiye geçmez. Bu hak ve borçların devri için, alacağın temliki ve borcun nakli hükümleriyle ayrı olarak devredilmesi gerekmektedir.Pay sahipleri sözleşmesi genel olarak her türlü ortaklıkta uygulanabilmektedir.
Ayrıca, Pay sahipleri sözleşmesi kanunda düzenlenmemiş ve şekil şartına tabi olmayan sözleşmelerdendir. Bu sözleşmelerin düzenlenmesindeki ana husus ise, ortakların arzularına göre yazılı kurallar dahilinde ortaklığın işleyişinin belirlenmesi ve böylece mevcut veya olası menfaat çatışmalarının engellenmesidir. Özet olarak, günümüzde hissedarların sorunlarının birçok alanı ilgilendirmesi ve karmaşık hale gelmesi, pay sahiplerine birtakım esneklik tanınarak, gizliliğin sağlanması noktasındaki ihtiyacı doğurmuş ve bu tür sözleşmelere uygulamada sıklıkla rastlanır hale gelmiştir.
Av. Begüm Gürel LLM. , Stajyer. Av. Gül EYÖVGE