Çağımızın ilerleyen teknolojisi sayesinde her alanda gelişmeler kaydedilmektedir. Bu ilerlemeler kendisini tıp dünyasında da göstermektedir. Teknik anlamda metotların artması yapay döllenme yöntemlerini etkilemektedir. Yapay döllenme yöntemlerinin soybağına olan yansımasının birden fazla hukuk dalında sorunlar teşkil ettiği görülmektedir.
Yapay döllenme, üremeye yardımcı tekniktir. Erkek üreme hücrelerinin kadın üreme organına aktarılmasıdır. Bu şekilde çocuk sahibi olunabilmektedir. Soybağı Türk Medeni Kanunu 282. Madde de ‘Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.’ şeklinde düzenlenmektedir. Kadının doğumu yapması soybağının kurulması için yeterli görülmektedir.
HOMOLOG VE HETERELOG DÖLLENMENİN SOYBAĞI İLE İLİŞKİSİ
Döllenme iki şekilde görülmektedir. Homolog ve heterelog olarak ikiye ayrılmaktadır. Homolog döllenme (evlilik iç tüp bebek) evli kadına kocası tarafından hücrelerin aşılanması, aktarılması yoluyla meydana gelmektedir. Bu döllenme türünde çocuk evlilik birliğinden meydana gelmektedir. Onu doğuran kişi ‘evlilikte ki kadın’ anne olmaktadır. Çocuk, kadın ve erkeğin bir olduğu aynı evlilik birliğinden geldiği için erkek ‘baba’ olarak tanınmaktadır. Bu döllenme türü soybağına, mirasa ilişkin sorun teşkil etmemektedir. Normal yollarla yapılmış şekilde bağ bulunmaktadır. Ebeveynler ile çocuk arasında ki bağ, gen (biyolojik) açıdan da doğrudan evlilik birliğini kapsamaktadır.
Heterelog (evlilik dışı) döllenmede ise evli olmayan kadının hücresiyle herhangi bir erkeğin üreme hücreleri, evli olan kadının hücresi de kocası dışındaki başka erkeğin üreme hücreleri döllenmektedir ve embriyo kadına aktarılmaktadır. Evli olmayan çiftler arasında gerçekleştiği için mirasta, soybağı haklarında ve velayette problemler oluşmaktadır. Medeni Kanun’a göre çocuğu doğuran anne olarak görülmektedir. Buna göre evlilikte ki kocanın üreme hücresiyle başka 3. kadının üreme hücresi döllenir ise evlilik dışı döllenmede çocuğu doğuran ’evlilik birliğinde ki kadın’ olacaktır. Çocuğun babası da ‘kadının kocası’ olacaktır. Çocuk babanın genlerini taşımaktadır. Üçüncü kişi olan üreme hücresini veren kadın çocuğun annesi olmamaktadır. Genlerine sahip olan kişi ayrı sahiplik tutumu sergileyecek ise doğuran kişi de aynı şekilde annelik sahipliğini ileri sürecektir. Bu durumda birçok sorunu meydana getirmektedir.
ÜREMEYE YARDIMCI TEDAVİ MERKEZLERİ YÖNETMELİĞİ
Türk Hukukunda evlilik içi döllenme uygun görülmektedir. Evlilik dışı olan, birlikten oluşmayan döllenmeye karşı bir takım olumsuz tutumlar bulunmaktadır. Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları Ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmeliğinde de yasaklanmıştır. ÜYTE Yönetmeliği EK-17 m. 3’te, kendilerine ÜYTE uygulanacak eşlerden alınan yumurta ve spermler ile bunlardan elde edilen embriyoların ÜYTE Yönetmeliğinde belirlenen esaslar dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması, kullanılması, nakledilmesi ve satılması yasaklanmaktadır; homolog döllenmeye ilişkin tedavilerin uygulanabileceği belirtilmektedir. Tespit edildiği takdirde ise, işlemin yapıldığı merkezin süresiz şekilde kapatılması, işlemi gerçekleştirenlerin sertifikalarının iptali ve işleme dâhil olan şahısların savcılığa bildirileceği öngörülmektedir.
Evlilik içi ve evlilik dışı döllenmeler dışında farklı döllenme yolları da bulunmaktadır.
TAŞIYICI ANNELİK VE DOĞUM ÖNCESİ EVLAT EDİNME
Taşıyıcı annelik, doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftten alınan üreme hücrelerinin dışarıda döllenmesiyle oluşan embriyonun üçüncü bir taraf olan farklı bir kadının rahmine yerleştirilmesidir. Taşıyıcı annelikte çocuğu doğuran kişi evlilik birliği dışında kalan 3. kişi kadın olacaktır. Anne ile baba arasında evlilik birliği bulunmadığı için koca baba olamayacaktır, çocuk ile soybağı kurulamayacaktır.
Taşıyıcı annelik birden fazla sorunu meydana getirmektedir. Bu döllenme türünde embriyo evlilik birliğindeki kadına aktarılmamaktadır, 3.bir kişiye aktarılmaktadır. Genlere sahip olan kadın annelik iddiasında bulunamamaktadır, çocuk ile soybağı ve velayet ilişkisi görülmemektedir. Genetik anneye ayrıcalık tanınmamaktadır. Taşıyıcı anne ve çocuk arasında bağlantı kurulmaktadır.
Yabancı ülkelerin bazılarında taşıyıcı anneliği düzenleyen sözleşmeler yer almaktadır, sözleşmeler karşılıklı yükümlülükler barındırmaktadır, gen sahibi karı koca taşıyıcı annenin doğumuna kadar masraflarını karşılamaktadır. Bizim ülkemizde bu uygulamalar yasak olduğu için bu tarz işlemlerin yasal dayanağı bulunmamaktadır, kesin hükümsüzlük teşkil edecektir.
Doğum öncesi evlat edinme, karı ve kocanın üreme yeteneğinden yoksun olması dahilinde başka kadın ve erkeğin üreme hücrelerinin döllenmesi ve bu embriyonun karının döl yatağına aktarılmasıdır. Evlilik birliği içerisindeki kadın doğuran olduğu sebebi ile anne olacaktır. Çocuk evlilik içinde doğduğu için, babada evliliğin tarafı olan erkek olmaktadır. Çocuğun genlerini taşımakta olduğu kadın ve erkek ile soybağı ilişkisi kurulamayacaktır.
SONUÇ
Sonuç olarak yapay döllenme yolları çocuk sahibi olamayan bireyler için tanınmış tıbbi üreme yöntemlerindendir, fakat yapay döllenmelerin birkaç türü ülkemizde kabul görmemektedir. Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliğinin de içeriği itibariyle heterelog, taşıyıcı anneliğin yasak olduğu görülmektedir, Türk hukukunda bu koşullar ahlaka, kişilik haklarına aykırı bulunmaktadır. Etik görülmemektedir. Miras, velayet, soybağı haklarında karışıklıklar meydana gelmektedir.
Medeni Kanun’un 282. maddesi gereği çocuğu doğuranın anne olduğu belirtilmektedir. Bu kanun maddesine göre genleri taşıyan kişinin çocukla bağı kurulmamaktadır. Genler sebebiyle hastalık riskleri yahut başka bir kişi ile kardeşlik riski görülebilmektedir.
Risklerle karşılaşmamak adına, çocuk ile bağ ilişkisi kurulurken, döllenme tedavilerinde uygulanan yönetmeliklere dikkat etmek gerekmektedir. Önlemler dahilinde soybağı ile bağlantılı haklarda da problemler doğmayacaktır.
Av. Begüm GÜREL (LL.M.) & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Kardelen KAMURA