Çocuklar toplumun temelini oluşturan en önemli bireylerdir. Çocuk kavramı, genel olarak 18 yaşından küçük bireyleri kapsamaktadır. Hukukta ise; belli bir yaşın altındakiler çocuk, yani küçük kabul edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesine göre; “sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılmaktadır.”
Cinsel istismar, çocuk istismarı tipleri içerisinde belirlenmesi en zor olan ve gizlilik hususu olan bir durumdur. Özellikle çocuk ve ergenler üzerindeki yıkıcı etkileri ve giderek artan vaka sayıları sebebiyle tüm toplumu etkileyen bir problem teşkil etmektedir. Bu çalışmada cinsel istismarın hukuki boyutu ve neticesinde uygulanacak cezai müeyyideler tartışılmaktadır.
Cinsel istismar çocuğun anlamlandıramadığı, rızasının olmadığı, rıza gösterme ya da anlamlandırma adına yeterince olgunlaşamadığı durumlarda saldırganın cinsel dürtülerinin tatmini için çocuğu kullanması durumudur. Çocukların cinsel istismarı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103.maddesinde ve “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı içerisinde düzenlenmiştir.
Özellikle son dönemlerde, istatiksel verilerden de anlaşılacağı üzere, çocukların cinsel istismar suçunun artış göstererek, ülkemizin büyük bir sorunu hâline gelmesi, çocuklarımızı korumak adına neler yapmamız gerektiğine ilişkin konuyu gündeme getirmiştir. Öncelikle sorunu tespit etmek ve sözü edilen konuda çözüm önerileri sunmak adına elinizdeki rehber niteliğindeki eseri oluşturmaya karar verdik. Bu eserin özelliği, dilinin sade, yalın ve herkese hitap edecek nitelikte oluşudur. “Soru ve Cevaplarla Cinsel İstismar Rehberi” dileriz birçok kesime ulaşır ve başucu rehberi olarak kullanılır. Bugün gerek dünyada gerekse ülkemizde çocukların cinsel istismarına yönelik olarak verilen etkin mücadele yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmadığı aşikârdır. O hâlde kişilerin düşünce yapısını, ahlâkî değerlerini, çocuklara ve kadınlara yönelik bakış açısını değiştirmek gerekmektedir.
Yoksulluk Nafakası
Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay Kararları Kapsamında
Bu çalışmanın amacı yoksulluk nafakası hakkında bilgi vermek ve güncel hayat şartlarına göre yoksulluk nafakasını değerlendirmektir. Yoksulluk nafakası 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde düzenleniştir, ilgili maddeye göre “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Yoksulluk nafakasının amacı boşanma sonucunda bir tarafın fakirleşmesini önlemek ve hayatını devam ettirmesine yardımcı olmaktır. Ancak kanun koyucunun madde metninde yoksulluk nafakası talebine ilişkin bir şart getirmiştir, yoksulluk Nafakası isteminde bulunacak tarafın kusur karşı tarafın kusurundan daha fazla olmamalıdır.
Kişisel Verilerin Korunması ve Bu Bağlamda Unutulma Hakkı
Kişisel veri; kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder. Öğrenilmesi halinde ilgili kişi hakkında ayrımcılık yapılmasına veya mağduriyete neden olabilecek nitelikteki verilere özel nitelikteki kişisel veri denir. Kişisel verilerin işlenmesi, kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi ifade eder.
Teknoloji, özellikle son yüzyılda yüksek hızda bir gelişim göstermiştir. Bu değişimin sonucunda ise bilgi akışı, veri paylaşımı ve kişilerin kişisel verilerinin dağıtımı internetin icadıyla oldukça kolaylaşmıştır. Kişilerin verilerinin izinsiz paylaşımı, dijital dünyanın başlıca sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu bağlamda “unutulma hakkı’’, yeni Hukuki düzenlemelerde oldukça tartışılan bir konu haline gelmiştir.
Bu çalışmada kişisel veri kavramı; tanımı, işlenmesi ve kişisel verilere ilişkin mevzuat, kişisel verilerin hukuka aykırı kullanılması bu bağlamda unutulma hakkı, unutulma hakkının Türk Hukuku ve Uluslararası Hukuk’taki yeri konu başlıkları üzerinde durulmuştur.
7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek ve 15.03.2018 tarih ve 30361 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İflasın ertelenmesi müessesesinin asıl saikini gerçekleştirmemesi ve muvazzalı işlemlere sebebiyet vermesi nedeniyle İcra İflas Kanunu borçlu ve alacaklılar arasında mutabakat sağlandığı takdirde kimi durumlarda mahkeme tasdikiyle ortaya çıkan konkordato sistemi ortaya çıkmıştır. Borçlunun mali açıdan sıkıntıya düşmesi ile birlikte alacaklıların alacaklarını belli bir plan dahilinde almaları hususunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma niteliği taşıyan konkordato, mali açıdan zedelenen şirketlere yapılandırma sağlayarak borçlarını ödeme imkanına sahip oldukları bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, yapılan düzenleme çerçevesinde konkordatoya ilişkin genel bilgiler verilmiş olup, iflastan farkı açıklanmış ve akabinde aşamalarına değinilmiştir. Böylece konkordato ile ilgili belirsizliklerin giderilmesi amaçlanmıştır.
CEZALARIN VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI
2020/07 1. Baskı, 484 Sayfa
ISBN 978-625-708-868-8
14.4.2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikler sonucunda, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yer alan cezaların ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin uygulamalar kısmen farklı hale gelmiştir.
Bu çalışma, 7242 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikler de dahil olmak üzere 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yer alan cezaların ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin infaz rejimini konu almaktadır.
Bilindiği üzere İnfaz hukukunda genel olarak infaz süreci üç aşamadan ibarettir. Bu aşamalar şunlardır:
(1) Kapalı ceza infaz kurumunda geçirilen süre,
(2) Açık ceza infaz kurumunda geçirilen süre,
(3) Şartla tahliye tarihi ile bihakkın tahliye tarihi arasındaki süre.
Bu çalışmamızda genel olarak cezaların ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin yukarıda belirtilen üç aşama inceleme konusu yapılmış, tutuklu ve hükümlü hakları ile yükümlülükleri kapsam dışı bırakılmıştır.
Başka bir söylemle ceza infaz kurumu içindeki yaşam alanı ile ilgili hak ve yükümlülüklere değinilmemiştir. Sadece infaz yöntemleri, infaza ilişkin kavramlar, infaza dair sorunlu alanlar ve uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlar, 7242 sayılı Kanun ile getirilen değişikler ışığında değerlendirilmiştir.
Bundan başka 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yer alan hapis cezası dışındaki tüm infazı gereken ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallara kitap kapsamında yer verilmiştir.
Yasadışı Bahis ve Kumar Suçları
AVUKATIN ÖZ-EL KİTABI (AVUKATLIK REHBERİ)
Kitapta hırsızlık suçu on altı farklı başlıkta ele alınarak sırasıyla, suçun temel şekli, nitelikli
halleri, cezayı azaltan nedenler, tarihçe, yarar zarar kavramları, şahsi cezasızlık nedenleri,
erteleme müesseseleri detaylıca irdelenmiş ve soru cevaplarla konu pekiştirilmiştir. Örnek karar
ve iddianamelerle anlatılanlar desteklenerek, dilekçe örneği sunulmuştur.
Şiddet, hayata kast, terk, zina… Türkiye’de her yıl on binlerce çift boşanıyor. Peki, davullu zurnalı düğünlerle başlayan evlilikler neden mahkeme salonlarında ayrılıkla sonlanıyor? Attilâ İlhan’ın meşhur “Ayrılık da sevdaya dahil” dizesinde vurgulandığı gibi, boşanma da evlilik sürecine dahil olan ve bu yüzden hukuki düzenlemeye konu olması gereken bir olgu. Ve en nihayetinde kaderiniz bir hâkimin ellerinde.
Eski Türklerden Cumhuriyet dönemine boşanmanın hukukumuzdaki yerini ele alan bu kitap, dünden bugüne yaşanmış örneklerle ayrılıkların sebeplerini de açıklıyor. Ultra cimri kocalar, eşi hakkında asılsız ihbarda bulunanlar, kocasına büyü yaptıran mistik kadınlar… Mahkeme salonlarının trajikomik hikâyelere sahne olduğu boşanma davaları evliler için “tedirgin” fakat bekârlar için “keyifli” bir okuma vaat ediyor.
Ve yazarları uyarıyor: Herhangi bir aile bünyesinde ortaya çıkıp boşanmaya neden olan bir olguyu tüm aileler açısından her şartta geçerli bir boşanma sebebi olarak kabul etmek mümkün değildir. Bu yüzden de kitabımızın bir “boşanma rehberi” olarak algılanmamasını dileriz. Tabii ki okurun derlediğimiz olayları dikkate alarak sağlıklı bir evlilik bünyesinde hangi davranışlara yer olmadığını görmesi mümkün olduğundan, kitabımızın bir “mutlu evlilik rehberi” olarak algılanmasından da memnun oluruz.
336 KONUDA SÜRELERİN HUKUK DAVALARINA ETKİLERİ VE HAK KAYBI
Bu eserde hukuk sistemimizde yer verilen sürelerin davalara etkisi ile birlikte hak kaybı inceleme konusu yapılmıştır. Hukuk sistemimizde oldukça önem arz eden ve en fazla uygulama alanı bulan sürelerin hukuk davalarına olan etkisi ve sonucunda doğacak olan hak kayıpları incelenmeye çalışılmıştır. Bu anlamda çalışmamızda HMK’ da yer alan sürelerin hukuk davalarına etkisi ve hak kayıplarına işaret edilmiş ve bu noktadan hareketle konu anlatımları ile birlikte konular çok sayıda örnek olaylarla açıklanmaya çalışılmış olup, birçok örnek dilekçe ve kararlara yer verilmiştir. Yine bu çalışmamızda İstinaf ve Yargıtay kararlarıyla konular örneklendirilmiş olup, süreler ve hak kayıpları kapsamında ne şekilde işlem yapılması gerektiği konusuna çözümler getirilmiştir.
AVUKATIN ÖZ-EL KİTABI
( Ceza Davaları Rehberi )
Dr.Suat Çalışkan, BEGÜM GÜREL (LL.M.)
Hukukun uğramış olduğu değişim ve dönüşümler bir yana bırakılırsa, kitabımızda mevcut hukuk sistemimizde yer alan ve uygulamada en sık karşılaştığımız çekişmesiz yargı işleri inceleme konusu yapılmıştır.
Konunun rahatça anlaşılmasını sağlamak adına her çekişmesiz yargı işi ile ilgi bir dilekçe de konunun beraberinde kitapta yerini almış bulunmaktadır. Ayrıca anlatımlarımızı yerel ve yüksek mahkeme kararlarıyla da destekleyerek siz değerli okuyucularımızın teori ve uygulamanın kesişim noktasında buluşturulması hedeflenmiştir. Uygulamanın içinden gelen bu kitabımızın gerek akademik gerekse mesleki çalışmalarınızda faydalı olmasını dileriz.
HUKUKDAVALARINDA AÇIKLAMALI-İÇTİHATLI DİLEKÇE ÖRNEKLERİ İLEDELİLLER VE İSPAT YÖNTEMİ BELGE VE SENET-UZMAN GÖRÜŞÜ-KEŞİF-KARAR-İSPAT DERECELERİ-İSPAT YÜKÜ-TANIK-BİLİRKİŞİ-YEMİN-HUKUKA UYGUN DELİLLER
Dr.Suat Çalışkan, Begüm Gürel
Bu kitap hukuk davalarının sonuçlanmasında temel rol oynayan delilleri her yönüyle değerlendirmekle kalmıyor aynı zamanda farklı bakış açıları ile hukuk dünyasına ışık tutmayı hedefliyor. Bu hedefimizin temellerinde ise hukuk yolunda bizlere yol gösteren adalet ışığı vardır. Işıklar karanlıkları, deliller davaları, adalet de hukuku aydınlatmaya devam edecektir.
AVUKATIN ÖZ‐EL KİTABI (İŞ DAVALARI REHBERİ)
Uğur Ocak, Çelik Ahmet Çelik, Aysu IŞIK KURT, Filiz KURU, Çağatay UYGUN, Mine DEMİREZEN, Şahin Çil, SİNEM KAYA, GİZEM ÖZCAN ATAŞ, Mustafa Kılıçoğlu, Çağlar Sislituna Ayakçıoğlu, Paluri Arzu Kal Demirçi, Ali Ekin, A.Eda Manav Özdemir, Zeynep Öncü Uygun, Kübra YALÇINTAŞ, Ş. Esra Baskan, Ali BULUT, Recep KURT, Serkan Özdemir, Abbas BİLGİLİ, Begüm Gürel, Ayşegül Ekin, Mustafa Alp, Ümit ORTAK, Elif ŞAHİN TAŞKIN, Mehmet BULUT, Gülsevil Alpagut, Özgür SEVİM
Bu eser, “Avukatın Öz-El Kitabı” yayın diziminin İş Hukuku’na ilişkin düzenlemesidir.
İş Hukuku’nun diğer hukuk dallarına göre en özgün karakteri, çekirdeğinde “işçi” oluşudur. Yani insanı konu alır. İşçi kavramının, işveren kavramı ve de iş sözleşmesi kavramları ile anlam kazandığı da, dikkate alındığında dışarı doğru dalgalanan bir dairesel yapıdan sözedebiliriz. Anılan yapı, bir bütün halinde, canlı bir organizma olarak kabul edilebilir.
İş Hukuku “ekonomi” “sosyal politika” ve “sosyoloji” ile karşılıklı etkileşim içindedir. Bu etkileşimin öncü kuvveti ekonomidir. Ekonomik ihtiyaçlar kendi kurallarını yaratır. Bunun hukuki örgüsü önce atipik sözleşme olarak ortaya çıkar. Süreç içinde atipik sözleşmeler yasaya aktarılarak tipikleştirilir. Kanun koyucu yasalaştırma aşamasında sosyal politikasını gözönünde tutar.
Yasal uygulamanın işçi üzerinde bireysel etkisi sosyolojinin alanına girer. Hukuki etkisi ise İş Hukuku’nun konusunu oluşturur.