2023 sağlık vizyonu ve hükümet programında belirtildiği gibi Türkiye’nin sağlık turizmi alanında dünyadaki yerini alması amacıyla gerekli hukuki alt yapı çalışmaları devam etmektedir. Hukuki hazırlıklar; hizmet kalitesine ve uluslararası güvene dayalı mevzuat hazırlıkları yanında bir ihracat türü olarak hizmet ihracatının uluslararası hukuki alt yapısını da oluşturmaya da yöneliktir. Sağlık turizminin geliştirilmesi amacıyla 2010 yılında Sağlık Turizmi Birimi, 2011 yılında Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı kurulmuş, 2013 yılında Daire Başkanlığı yer değiştirerek Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü altında konuşlanmıştır. Belirlenen illerde, Sağlık Bakanlığı’nın uygun görmesine göre ildeki hastanelerden birinde ve/veya il sağlık müdürlükleri bünyesinde yabancı uyruklu hastalar için koordinasyon merkezleri kurulmuştur.
Sağlık turizmi, turizmin özel bir alt koludur. Konusu itibariyle diğer turizm alanlarından farklılaşan sağlık turizminin özelliklerini Özalp aşağıdaki şekilde beş madde altında özetlemiştir (Özalp 2005: 98):
1.) Sağlık turizmi teknik donanım ve i gücü gerektiren bir turizm türüdür. 2.) Sağlık turizminde, hizmeti sunan sağlık kuruluşunun uluslararası standartlara uygun hizmet sunması önem taşımaktadır. 3.) Hizmet sunan sağlık kuruluşunda, ortak yabancı dili bilen personelin mutlaka olması gerekmektedir. 4.) Hasta ve refakatçileri için farklı turizm türlerinin geliştirilmesini destekleyen, katma değeri yüksek bir turizm türüdür. 5.) Seçilmiş olan hedef pazara yönelik devlet destekli, farklı dillerde, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri gerekmektedir. Yapılan bu tanıtımlarda hedef olarak öncelikle hastalarının yurt dışında hizmet almasını destekleyecek sigorta ve sağlık kuruluları seçilmelidir.[1]
Yalnızca Sağlık Bakanlığında değil, Ekonomi Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığında da sağlık turizmi bakımından pek çok mevzuatta gerekli değişiklikler yapılmış; finansal destek ve vergi muafiyetleri sağlanmıştır. Bunun yanı sıra yabancı hekim ve hemşirelere özel sağlık kuruluşlarında çalışma hakkı tanınmıştır. Halen Sağlık Serbest Bölgesi Yönetmeliği, Rehabilitasyon Klinikleri, Kür Merkezleri ve Termal Sağlık Tesisleri Uygulama Yönetmeliği çalışmaları devam etmektedir.[2]
Tıp hukuku, başta anayasa hukuku olmak üzere, ceza hukuku, idare hukuku ve medeni hukuka ilişkin konuları da kapsamına alan interdisipliner bir hukuk dalıdır. Tıbbın uygulanmasından kaynaklanan hekim, hastane işleteni ve hatta Sağlık Bakanlığı’nın sağlık turisti karşısındaki hukuki sorumluluğu, yabancılılık unsuru içermesi sebebiyle “milletlerarası tıp hukuku” başlığı altında incelenmesini gerektirmektedir.[3]
Sağlık hizmetinden yararlanmak amacıyla gelen veya ülkemizde turistik gezi amacıyla bulundukları sırada acil sağlık hizmeti alan yabancı hastalar, haksız tıbbi uygulamalar nedeniyle hukuki, idari ve ceza davası açabilmektedirler. Hiç şüphesiz ki, sağlık personelinin kamu ya da özel bir sağlık kuruluşunda veya serbest çalışması, sorumluluğun tarafları, şekli ve prosedürü bakımından farklılık arz edecektir.[4]
Sağlık hizmeti almak amacıyla Türkiye’ye gelen bir sınır aşırı hastanın ya da ülkemizde geleneksel turistik faaliyet içerisinde iken sağlık hizmetine ihtiyaç duyan turistin karşılaşacağı hukuksal sorunlarda, en adil ve en uygun çözümü getiren maddi hukuk kuralları araştırılmadan doğrudan doğruya Türk maddi hukuk hükümlerinin uygulanmasına gidilemez.[5]
Tarafların vatandaşlığı, mutat meskeni veya hizmetin satın alındığı yer bakımından yabancılık unsur taşıyan tıbbın uygulanmasından kaynaklanan hukuki olay ve ilişkilerde uygulanacak hukukun; 12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren, 27.11.2007 tarihli ve 5718 sayılı “Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun” (MÖHUK)’a göre tespit edilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bunun istisnası, doğrudan uygulanma niteliğine haiz olan kurallardır. Bu kuralların yabancı bir hukukun uygulanması halinde de müdahale gücü vardır. MÖHUK’a göre araştırılan ve bulunan hukuk, hiç şüphesiz Türk Hukuku veya yabancı hukuk olabilir.[6]
Uygulanması gereken hukuk hakkında yapılan hata, iç hukuk düzenlemesi olan kanunlar ihtilafı kurallarının ihlal edilmesidir. Bu sebeple yabancılık unsuru içeren sağlık turizmi ile ilgili bir hukuki ihtilafa bakan Türk hâkiminin, ihtilafı Türk Hukuku yerine yabancı hukuka veya yabancı hukuk yerine Türk Hukukuna göre çözüme kavuşturması, temyiz itirazına sebep olur. Türk milletlerarası özel hukukunda, tıbbın uygulanması ile ortaya çıkan bir hukuki olay ve ilişkide, uygulanacak devlet hukukunu gösteren hükümlerin (kanunlar ihtilafı kurallarının) uygulanmasından önce, milletlerarası bir sözleşmenin bulunup bulunmadığı incelenmeli, varsa öncelikle uygulanmalıdır (MÖHUK madde 1 II). Bu konuda, “Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunmasına Dair Sözleşme”, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi” ve “İşkencenin ve Gayri İnsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi” zikredilebilir. Ayrıca sağlık alanında Türkiye ile 55 ülke arasında ikili iş birliği sözleşmesi imzalanmıştır. Ancak bu sözleşmeler uygulanacak hukuku değil, sağlık hizmeti işleminin ve geri ödeme sistemlerinin nasıl tahsis edileceğini göstermektedir.[7]
Uygulanacak hukukun MÖHUK’un hangi hükmüne (kanunlar ihtilafı kuralına) göre tespit edileceği, taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğine bağlıdır. Yurt dışından gelen bir hasta ile hekim arasında aracısız kurulan hukuki ilişki (tedavi veya hekimlik sözleşmesi), vekâlet sözleşmesi olarak vasıflandırılmaktadır. Buna karşılık aynı kişinin, tedavisi için özel bir sağlık kuruluşuna başvurduğunda ise, hasta ile özel sağlık kuruluşu arasında “hasta kabul sözleşmesi” olarak kabul edilen hukuki bir süreç kurulmuş olmaktadır. Sağlık turizminde kapsam genel olarak ikinci grup içerisindedir. [8]
MÖHUK’ta bu sözleşmelere ilişkin özel hüküm bulunmamaktadır. Uygulanacak hukuk genel akit statüsü olan MÖHUK madde 24 dikkate alınarak tespit edilmeye çalışılacaktır. Söz konusu hükme göre, hastane işleteni/hekim ile sağlık turizmi kapsamında hizmet alan hasta arasındaki sözleşmeye uygulanacak hukuk, öncelikle tarafların iradesi doğrultusunda tespit edilecektir.[9]
Taraflar bir hukuk seçiminde bulunmamışlar ise, karakteristik edim borçlusu olarak hekimin ya da hastane işletenin işyeri hukuku uygulanacaktır (MÖHUK madde 24 IV). Dolayısıyla sağlık hizmeti almak amacıyla Türkiye’ye gelen hasta ile hekim/özel sağlık kuruluşu arasındaki sözleşmeden kaynaklanan hukuki ihtilaflara, sağlık hizmetinin satın alındığı hekimin muayenehanesinin veya hastanenin bulunduğu ülke hukuku olarak Türk Hukuku uygulanacaktır.[10]
Sınır ötesi hasta doğrudan doğruya hekime başvurduğu durumlarda; hekim, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini anlaşmalı olduğu bir sağlık kuruluşunda da ifa etmiş olabilir.[11]
Bu durumda hekim, yabancı uyruklu hastaya sağlık hizmetinin sunulduğu hastanedeki sağlık personelinin verdiği ve/veya hastanenin araç ve gereçlerinden dolayı uğradığı zararlardan dolayı yardımcı şahıslar ve hastane işleteni ile birlikte sorumludur. Hasta, tedavisi için doğrudan doğruya özel sağlık kuruluşuna başvurduğu durumda, sağlık hizmetini veren sağlık kuruluşunda görevli hekim, yardımcı şahıs olarak hastane ile birlikte sorumlu olmaktadır (Türk Borçlar Kanunu madde 66, madde 116). Bu durumda sağlık turizmi kapsamındaki hasta ile hekim arasında ayrıca tıbbi tedavi sözleşmesi yapılmış sayılmamaktadır.[12]
Sınır ötesinden gelen hastanın; sözleşmeye aykırılıktan dolayı sağlık hizmetini gereği gibi yerine getirmeyen ya da özensiz, hatalı, kusurlu yerine getirilmesinden dolayı hastane işletenine/hekime karşı dava açarak uğradığı zararının tazmini amacıyla maddi ve/veya manevi tazminatı talep etmesi gerekmektedir.[13]
Sağlık turisti, hastane işleteni/hekime karşı haksız fiil hükümlerine dayanarak da dava açabilir. Hukuka aykırı tıbbi müdahale yeri hukuku olarak, Türk Borçlar Kanunu’nun hükümlerine göre tazminata hükmedilecektir. Ancak zarar meydana geldikten sonra, sağlık turisti ile hekim/ hastane işleteni arasında yabancı bir hukukun uygulanacağı kararlaştırılabilir (MÖHUK madde34).[14]
Türkiye’de şu an da 67 Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 764 kamu hastanesi, 499 özel hastane, 111.211 doktor, 58.258 uzman, 31.978 pratisyen hekim ve 70.228 hemşire bulunmaktadır (Aydın 2012: 6). Nitelikli hastaneleri ve uzmanlarıyla Türkiye sağlık turizmi alanında önde gelen ülkelerden biri olmak gayretindedir ve sağlık turizmi amacıyla ülkemize gelen turistlerin sayısı her yıl artmaktadır. Yapılan araştırmalara göre 2004 yılında dünya çapında sağlık turizmi için harcanan para 20 Milyar Amerikan doları iken bu rakamın 2012 yılında 100 Milyar Amerikan dolarına ulaştığı görülmektedir (Herrick 2007: 5). Ülkemizde de istatistiklere göre 2008’de 74.093, 2009’da 91.961, 2010’da 109.678, 2011’de 156.176 ve 2012’de 210.000 kişi sağlık turizmi kapsamında Türkiye’de tedavi görmüştür (T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Turizmi 2012 Faaliyet Raporu). 2015 yılında 500.000 yabancı hasta ve 7 milyar dolar gelir ve 2023 yılında 2.000.000 yabancı hasta ve 20 milyar dolar gelir elde edilmesi beklenmektedir (T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Turizmi 2012 Faaliyet Raporu). Sağlık Bakanlığın verilerine göre 2010 yılında sağlık turizmi amacıyla gelen hastaların %92’si özel hastaneleri tercih ederken, %8’i kamu hastanelerini tercih etmiştir. Yine Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre gelen hastaların %80’i göz, diş, ortopedi, kardiyoloji, onkoloji, plastik cerrahi ve beyin cerrahisi alanlarında tedavi görmüştür. Sağlık turizminde sağlık teknolojileri ve sağlık hizmetlerinin kalitesi kadar yol masrafları, direk uçuşların bulunması, coğrafi yakınlık, iklim koşulları, kültürel, dinsel yakınlık ve tedavi masrafları gibi etkenler hasta tercihlerini etkileyebilmektedir. Türkiye iklim koşulları açısından soğuk Avrupa ülkelerinden hasta çekebilen konumda bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinde yasayan Türk vatandaşları ya da Türkiye kökenli hastalar da sağlık turizmi açısından ciddi bir potansiyel olarak değerlendirilmektedir. Sağlık Turizmi kapsamında ülkemize gelen turistlerin %70’inin Almanya, Hollanda, Fransa, Türk Cumhuriyetleri, Avusturya ve Orta Doğu ülkelerinden geldiği kayıt altına alınmıştır. Ülkemizde bulunan termal yapılar da bu alandaki turizmin önünü açmaktadır, zira Türkiye jeotermal kaynak zenginliği ile dünyanın ilk yedi ülke arasında yer alırken, Avrupa’da birinci sıradadır (Avderen 2013: 28). İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya ve Hollanda’daki bazı özel sigorta şirketlerinin Türkiye’de termal tedavi görecek hastaların masraflarını karşılayacağını belirtmesi Türkiye’deki termal turizmin gelişmesine katkıda bulunmuştur (T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Turizminde Son Söz). Bunların yanında Türkiye Ortadoğu ve Kafkas ülkelerinden de coğrafi yakınlık sebebiyle hasta çekebilmektedir. Özellikle 11 Eylül sonrasında Avrupa ülkelerine ve Amerika Birleşik Devletleri’ne gidilerinde türlü engeller çıkartılan Arap ülke vatandaşları açısından Türkiye sağlık turizminde önemli bir ülke haline gelmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde nüfusun hızla yalanması da coğrafi yakınlık açısından ülkemizde salık turizminin bir kolu olan ileri ya turizminin gelişmesi açısından önemlidir.[15]
Sağlık kurumlarının yanlış tedavi, yüksek faturalandırma ve hastaları gereksiz şekilde hastanede yatırmaları sonucu duyulan güvensizlik ile AB ülkelerinde sigorta şirketlerinin hakem doktor uygulamalarının ülke adına yarattığı olumsuz imaj, yüksek fatura uygulamaları için yanlış ve gereksiz tedaviler ile kurumların oluşturduğu olumsuz imaj, otel revir odalarının hastaların kontrol merkezi gibi değil adeta hastaneler arasında ihale usulü ile hasta kazanma gibi yanlış amaçlar ile çok yüksek fiyatlara kiralanması, yurtdışından tedavi amaçlı gelen hastalar sorunlar karşısında muhatap olacakları bir kurum bulamaması ve aracı kurumlara eksik komisyon ödenmesi için hasta ve aracı kurumlara çift fatura kesilmesi gibi etik dışı uygulamaların ülke ve işletme adına olumsuz sonuçlar yarattığı sonucuna ulaşılmıştır.
Avrupa’da Kızılhaç ve sigorta şirketleri, hakem doktor uygulaması ile fatura kontrol sistemleri kurmaları ve denetlemeleri etik dışı davranışların neticesinde ortaya çıkan sonuçlardır (Uzm. 7, 11, 22). Avrupa’da hakem doktor uygulamasına gidilmesi Türkiye’ye duyulan güven eksikliğinden kaynaklanmaktadır (Uzm. 5, 8, 23). Etik olmayan davranışlar medyaya da taşındığı için ülke imajı olumsuz etkilenmektedir. Örneğin, sağlık turizminde Avrupa ve diğer ülke vatandaş ve sigortalarının en büyük şikâyetlerinin de fiyatlandırmada etik olunmadığı ve fazladan tedavi işlemlerinin yapılması yönünde şikâyetlerin çok olması dikkat çekicidir (Uzm. 1, 3, 11, 22). Örneğin otelde rahatsızlaşan misafirlerin tedavi edilmesi için özel hastanelere sevk edilmesi ve ücret kalemlerinin çok yüksek çıkarılmasıyla birlikte gereksiz birçok tedavinin uygulanması ülke imajını zedelemektedir (Uzm. 21, 24). Sigorta ödemelerinde masrafların fazla gösterilmesi gibi etik dışı uygulamalardan dolayı, Avrupa vd. ülke sigortalarının sağlık sistemimizi sorguladığı görülmektedir (Uzm. 18, 24). Ne yazık ki Avrupa’da, Türkiye’deki ve özellikle Antalya’daki bazı hastanelere gidilemez anlayışı vardır. Bu konudaki eksikliklerin, yetersizliklerin giderilmesi gerekiyor. Bu imajdan kurtulmak için tek tip fiyatlandırmanın uygulanması gerekiyor (Uzm. 14, 17, 19).
Müşteride ve hastada rol ayrımı kesin olarak yapılmalıdır. Müşteriye karşı acente, otel, sigorta, hastane ve doktor mu sorumlu olacak, net olarak belirlenmelidir. Tarafların sorumlulukları net olarak belirlenmelidir (Uzm. 14, 15, 20, 24). Sigorta ödemelerinde masrafların fazla gösterilmesi gibi etik dışı uygulamalardan dolayı, Avrupa vd. ülke sigortalarının sağlık sistemimizi sorguladığı görülmektedir (Uzm. 1, 13, 19, 22). Ayrıca doktorların AB standartlarında yüksek tazminatlar için hekim sorumluluk sigortalarında eksiklikler mevcuttur (Uzm. 24). Otellerin revir odalarının kiralanarak tedavilerin yüksek fiyatlara çekilmesi gibi etik dışı uygulamalar ülkenin ve bölgenin marka değerini olumsuz yönde etkilemektedir (Uzm. 1, 13, 14, 19, 22). Otel hekimliğinde de etik problemler yaşanmaktadır. Otellerdeki revir odaları, otelde kalan milletlere göre ihale ediliyor ve kiralanıyor. Tatil yapan turist herhangi bir şekilde hastalandığında basit bir tedavi için bile fahiş faturalar çıkıyor. En büyük problem gelen turistten hem özel hastane, hem otel hem de acentenin en büyük payı almak istemesidir. Sağlık Bakanlığı ve Kamu Hastaneleri de artık bu pastadan pay almak istiyor (Uzm. 10, 12, 24, 25).
Sonuç
Sağlık turizmi hukuku; hastanın yabancı olması sebebiyle görevli mahkeme, milletlerarası yetki, uygulanacak ülke hukuku, özellikle yabancı hastaların kendi lehlerine elde ettikleri yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, yabancı ülkede kamu hastanesini temsilen Sağlık Bakanlığı ve/veya memur hekim aleyhine açılan tazminat davaları, hastanın kişisel verileri, yabancı sağlık personellerinin çalışma hakkı, sağlık serbest bölgeleri, yabancı hekim aleyhine yabancı ülkede derdest olan ceza davalarının hekime etkisi, yabancı devletlerle yapılan protokol kapsamındaki sağlık hizmetleri, uluslararası hastadan tahsilatın yapılamaması, uluslararası hasta ile sağlık hizmet sunucusu veya aracı kişi/kuruluşlar arasındaki sözleşmeler, acente ile sağlık hizmet sunucuları arasındaki sözleşmeler gibi pek çok perspektiften incelenmesi gereken interdisipliner yeni bir “hukuk dalıdır”.
Özellikle özel hastanelerin yeterince denetlenememesi ve belli bir fiyat kontrolünün olmaması, hastaların ücretler konusunda mağdur olmasına neden olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte sağlık hizmetlerinde mahremiyet, kişisel bilgi ve özelliklerin gizliliği, sağlık merkezleri tarafından önemle dikkate alınmalıdır. Mahremiyet, kişisel bilgi ve özelliklerin gizliliği, hastaya doğru güvenilir bilgi akışı, dürüst ve doğru tedavi uygulamalarının yapılması, yasal düzenlemelere uyum, yerel halk ve turistlerin sağlık hizmetlerine erişim kolaylığı eşit oranda sağlanmalıdır. Seyahat acenteleri ve asistan firmalar gibi sağlık turizmi yapan firmalar sıradan acenteler gibi olmamalı, farklı standartları olmalı, belli bir eğitim ve özel bir akreditasyondan geçmeli, mutlaka bünyelerinde hekim bulundurmalıdırlar ve hastaya tedavi sürecini doğru anlatmalıdırlar.
Türkiye’nin henüz bir “Sağlık Turizmi Kanunu” yoktur; konuyla ilgili birçok kanunda hükümler vardır. Bu dağınıklık, konuyla ilgili çalışma yapanlar için çok ciddi zorluklar oluşturmaktadır. Özellikle uluslararası hasta ile sağlık hizmet sunucuları ve aracı kurumlar arasındaki sözleşmeler, acente ile sağlık hizmet sunucuları arasındaki sözleşmeler, uluslararası hastaların dâhil olduğu işlem ve ilişkilerden kaynaklanan hukuksal sorunlar, uzman kişinin hukuk bilgisini gerektirmektedir. Konuya ilişkin özel düzenlemelerin sayısı arttıkça, sağlık turizmi ile ilgili farklı yasal düzenlemelerde dağınık bir şekilde yer alan hükümler bir araya toplanarak daha etkili kanuni bir çerçeve oluşturulduğunda gerekli olan hukuksal düzen kurulacaktır. Şu anda karşılaşılan zorluklar yukarıda izah ettiğimiz şartları taşıyorsa MÖHK’e göre Türk Hukuku’na göre çözümlenmesi gerekmektedir ancak temennimiz bir an önce ilgili düzenleme ve denetimlerin yapılmasıdır.
.
Av. Begüm GÜREL (L.L.M)
———————————-
[1] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[2] Kemale Aslanova,Türkiyede Sağlık Turizmi Ve Sağlık Turizmi Hukuku
[3] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[4] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[5] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[6] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[7] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[8] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[9] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[10] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[11] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[12] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[13] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[14] H.Ömer Tontuş,Sağlık Turizmi,Saturk
[15] 15 Kemale Aslanova,Türkiyede Sağlık Turizmi Ve Sağlık Turizmi Hukuku