Miras paylaşımı, ölen veya gaipliğine karar verilen kişilerin malvarlığı üzerinde mirasçılarının kendi payları oranında mirası bölmesidir. Miras paylaşımı hakkındaki hükümler Türk Miras Hukuku esaslarınca belirlenmiştir.
Miras bir kimsenin ölümü ile mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerinin tümünü ifade eder, yani tereke anlamına gelir (MK 592, 605).
Mirasbırakan, ölümü ile kendisine ait özel hukuk ilişkilerinin hukuki akıbetinin düzenlendiği kişidir.
Mirasçılar ise mirasbırakanın terekesi üzerinde külli halef sıfatıyla hak sahibi olan kişilerdir. Külli halefiyet tanımı gereği; hukuki sebeplerden dolayı bir başkasının haklarına, alacaklarına ve borçlarına sahip olmak anlamına gelmektedir. Külli halefiyetin en tipik örneği mirasbırakanın vefatıyla karşımıza çıkmaktadır. Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü halinde mirasbırakanın tüm hak, borç ve alacaklarına sahip olacaklardır.
Mirasçılar, mirasa çağrılma yani mirasçı olmaların temelinde yatan sebebe göre yasal mirasçı ve atanmış mirasçı olarak ikiye ayrılmaktadır.
1) Yasal mirasçı, kanundan doğmaktadır ve miras bırakanın iradi olarak belirleyemediği miras hakkıdır.
2) Atanmış mirasçı ise miras bırakanın vasiyetname veya mirasçıları tarafından belirlenmiş olan mirasçılardır.
Zümre ise mirasbırakandan türeyen altsoylarıdır. Zümre başı, mirasın paylaşıldığı esnada bulunduğu zümrenin ilk sırasında olduğu için miras hakkına sahip olacak kişidir. Zümre başı yani zümrenin ilk sırasındaki kişi hayatta ise zümre başının altsoylarının mirastan hak sahibi olabilmeleri mümkün değildir. Zümre sisteminde üç derece vardır. Birinci zümre mirasbırakanın altsoyudur. İkinci zümre ise mirasbırakanın ana ve babası ile onların altsoyudur. Üçüncü zümre ise, yine aşağı ve yana doğru sınırsız olmak üzere mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ile onların altsoyundan oluşur.
Bunların yanı sıra eğer mirasbırakanın çocuğu yoksa yani eşi dışında yasal mirasçısı yoksa sağ kalan eş her zümre ile mirasçı olmakta veya bir ölüme bağlı tasarruf ile tasarruf edilebilir kısmın sınırları içinde, mirasçı ya da mirasçılar atanmışsa eş bunlarla birlikte mirasçı olur.
Eş, birinci zümre ile mirasçı olursa miras payı terekenin dörtte biridir (MK m.499 b.1).
Eş ikinci zümre ile beraberse mirasçı olduğu zaman, terekenin yarısını miras payı olarak almaktadır (MK m.499 b.2). İkinci derece mirasçılar, miras bırakanın anası ve babasıdır. Anne ve babanın mirasçı olabilmesi için ancak birinci zümrede mirasçı kalmamış olması gerekmektedir. Mirasbırakanın annesi ve babası, mirasbırakandan önce vefat etmişse anne ve babanın altsoyları mirasçılık hakkına sahip olacaktır.
Eş üçüncü zümre başları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, miras payı terekenin dörtte üçüdür (MK m.499 b.3). Bu derecedeki mirasçılar murisin büyükanne ve büyükbabasıdır. Fakat bu zümredekilerin terekeden mirasçı olabilmeleri için birinci ve ikinci zümreden hiçbir mirasçının kalmamış olması gerekmektedir. Bu şu demektir; üçüncü zümredeki kişilerin mirasçı olabilmesi için murisin altsoy ve anne ve babasının muristen önce vefat etmiş olması gerekmektedir. Bunun yanında muristen erken vefat etmiş olan üçüncü zümrelerin mirasçılık hakkı, bu zümredekilerin altsoy mirasçılarına kalacaktır. Üçüncü zümredeki kişilerin altsoyları ise mirasbırakanın teyzesi, dayısı hala ve amcası ve bunların altsoylarıdır. Ayrıca, üçüncü zümreden mirasçılık hakkı kazanan büyükanne ve büyükbaba muristen önce vefat etmiş ve murisin eşi hala hayatta ise, büyükanne ve büyükbabanın altsoylarının altsoyları mirasçı olamaz.
Eğer birinci ve ikinci zümrede hiçbir mirasçı yoksa üçüncü zümrede de zümre başları ve onların çocukları hayatta değilseler, eş tek başına mirasçı olur.
Özetle birinci ve ikinci zümrelerde hiç mirasçı yoksa üçüncü zümrede de zümre başları ile onların çocukları mirasbırakandan önce ölmüşlerse, eş tek başına mirasçı olur (MK m.499). Eşin varlığı aynı zamanda devletin de mirasçılığını engeller.
Bunların yanında, vefat eden eşin evlilik dışı birlikteliğinden doğan çocuğun miras hakkı ancak soybağının tanınması veya hakim kararı ile olabiliceği kanunda düzenlenmiştir. Soybağı ilişkisi kurulduğu takdirde, evlilik dışı çocuklar da evlilik içi doğmuş olan çocuklar ile mirasta eşit miktarda hak sahibi olabileceklerdir aksi halde miras hakkına sahip olamazlar (MK m.498).
Son olarak, mirasbırakanın evlatlığının olması durumunda, evlat edinilen çocuk, mirasbırakana kan hısmıymış gibi mirasçı olacaktır. Evlat edinilen çocuğun öz ailesinden de miras hakkı devam edecektir (MK m.500). Ancak evlat edinen ve onun altsoyları, sadece evlat edinene mirasçı olabileceklerdir yani evlat edinenin hısımlarına mirasçı olamayacaklardır.
Av. Begüm Gürel & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Halime Örnek