Takdir komisyonlarınca önümüzdeki dört yılı kapsayacak şekilde uygulanacak olan emlak vergisi değerinin tespit edilmesi amacıyla asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirinin yapılması ile birlikte vergi mükellefleri tarafından bu değerin oldukça yüksek olduğu ve emlak vergisinde fahiş artışların yapıldığı ileri sürüldü.
Son dönemde sıklıkla gündeme gelen emlak vergisinde yapılan fahiş artışları ve bu artışlara karşı başvurulabilecek hukuki yolları incelemeye başlamadan önce genel anlamıyla verginin tanımından ve emlak vergisinin hukuki niteliğinden bahsetmek yerinde olacaktır.
Vergi, devletin veyahut vergilendirme yetkisine haiz olan diğer kamu tüzel kişiliklerinin, kanunilik ilkesine bağlı kalmak suretiyle, kamu hizmetlerini yerine getirmek gayesiyle kişilerden mali güçleri oranında karşılıksız ve cebri olarak almış olduğu parasal yükümlülükler olarak tanımlanabilecektir. Vergi genel anlamıyla bu şekilde tanımlanabilmekteyse de çeşitli kanunlarda düzenlenen ve farklıca vergi mükelleflerinin söz konusu olduğu birçok vergi çeşidi bulunmaktadır. Emlak vergisi de vergi çeşitlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Emlak vergisi, gerçek veya tüzel kişilerden sahip oldukları bina veyahut arazilerin servet değeri üzerinden ve belediyelerce takip ve tahsil edilen bir vergi çeşididir. Aslına bakıldığında emlak vergisini diğer vergi türlerinden ayıran çeşitli özellikleri bulunmaktadır. Hatta emlak vergisinin tarh ve tahakkuk etme şekli de diğer vergi çeşitleriyle farklılık arz etmektedir. Emlak vergisi, belediyelerce o bölgede yaşayanlara sunulacak olan kamu hizmetinin yerine getirilmesinde ihtiyaçları olan maddi desteğin sağlanması bakımından en önemli kaynaktır. Bunun yanı sıra diğer vergi türlerinde olduğu gibi kişinin ekonomik durumuna göre değil, sahip olduğu bina veya arazinin servet değerine göre alınan bir vergidir. Diğer bir deyişle, taşınmaz maliklerinden her yıl belediyeler tarafından tahsil edilen ve yılda iki taksit veya tek seferde ödenebilen bir vergi çeşididir.
Bina ve/veya arazi sahibi kişilerin ödemekle mükellef olduğu emlak vergisinin ne miktarda olacağı konusunda takdir komisyonunun aldığı kararlar oldukça önemli idari işlemlerdir. Takdir komisyonu, Vergi Usul Kanunu mükerrer madde 49 gereğince, Emlak Vergisi Kanunu uyarınca her dört yılda bir her il veya ilçe için arsa veya arazinin cinsi itibariyle asgari ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir. İşte tespit edilen bu birim değer de emlak vergisi değerinin belirlenmesini sağlamaktadır. Tüm bu bilgiler ışığında, 2021 yılının bina, arsa ve araziler bakımından 4 yılı yani 2022, 2023, 2024 ve 2025 yıllarını kapsayacak şekilde uygulanacak olan emlak vergisi değerinin tespit edilmesi amacıyla asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirinin yapılacağı yıl olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Yine Emlak Vergisi Kanunu’nun Vergi Değeri başlıklı 29 uncu maddesinin 2 nci fıkrası gereğince, ödenmesi gereken vergi değeri VUK mükerrer madde 49 gereğince 4 yıl için tespit edilen değerin izleyen 3 yıl boyunca da yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle uygulanması gerekmektedir. Dolayısıyla 2021 yılında 4 yılı kapsayacak şekilde uygulanacak olan emlak vergisi değerinin hesaplanması için tespit edilen birim değer bir sonraki yıl için bu hüküm gereğince bir çerçeve çizmekte ve yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle uygulanacağını ifade etmektedir.
Yukarıda verilen bilgiler ışığında bir değerlendirme yapılacak olursa, 2022 yılından itibaren geçerli olacak olan arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin belirlenmesiyle bu değerler 30 Haziran 2021 tarihi itibariyle mahalle muhtarlıklarına asılarak vatandaşlara duyurulmuştur. Ancak vatandaşın gerek internet ortamında gerekse televizyonlarda yaptıkları yorumlardan tespit edilen metrekare birim fiyatlarını oldukça yüksek bulduğunu söylemek yerinde olacaktır. Mahallelerin önceki yıllardaki emlak rayiç bedelleri ile bir kıyaslama yapıldığında 30 Haziran’da muhtarlıklara asılan değerlerin bir önceki yıla göre neredeyse yüzde yüz oranında artmış olduğu söylenebilecektir.
Yapılan emlak vergi artışlarına karşı başvurulabilecek hukuki yoldan bahsetmek gerekirse, 30 Haziran 2021 tarihinde muhtarlıklara asılan arazi birim değerlerinin geçen yıllara kıyasla çok fazla artırılmış olduğu iddiasıyla takdir komisyonunun bu yönde vermiş olduğu karara karşı vergi mahkemelerinde dava açma süresi Vergi Usul Kanunu mükerrer 49 uncu maddede sayılan ilgililer bakımından İYUK madde 7 gereğince 30 gündür. Ancak bu düzenleme dışında kalan emlak vergisi ödemekle yükümlü olan kişilerin dava açma süresinin başlangıç tarihi hakkında herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu konu hakkında verilen yargı kararlarına bakıldığında, emlak vergisi ödemekle yükümlü olan kişilerin, takdir komisyonlarınca belirlenmiş olan birim değerler kesinleşmeden ve her şekilde 31 Aralık 2021 tarihinden önce idareye yapılacak olan yazılı başvuruya verilen cevap üzerinden veyahut emlak vergisi mükellefinin herhangi bir biçimde bu karardan haberdar olmasından itibaren 30 gün içerisinde takdir komisyonunun vermiş olduğu karara karşı dava açabilmesi mümkündür.
Takdir komisyonunun arsa ve arazi asgari metrekare birim değerlerini belirledikleri kararlarına karşı açılacak davalarda görevli mahkeme Vergi Mahkemeleri; yetkili mahkemesi davaya konu olan işlemin yapıldığı yer mahkemesi, vergi mahkemesi yok ise bağlı bulunan ildeki vergi mahkemesi olacaktır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Yürütmenin durdurulması başlıklı 27 nci maddesinden de anlaşılacağı üzere, vergi mahkemelerinde dava açılmış olması dava edilen idari işlemin yürütülmesini kendiliğinden durdurmaz. Danıştay veya idari mahkemeler ancak bu idari işlemin uygulanmasının telafisi güç veya imkansız zararlara yol açacağı ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması halinde yürütmenin durdurulmasına karar verebilecektir. Dolayısıyla takdir komisyonunun söz konusu kararına karşı açılacak olan iptal davasında, kararın iptaline yönelik olarak bir mahkeme kararı verilinceye kadar bu karar uygulamada kalacaktır.
Tüm bunların yanında 2021/1 No’lu Emlak Vergisi Kanunu İç Genelgesi’nin takdir komisyonu kararlarının dava konusu olması halinde yapılacak işlemler başlıklı düzenlemesinde, açılan davalar sonucunda vergi mahkemelerince takdir komisyonu kararının iptali yönünde karar verilmiş olması halinde 30 günü geçmemek kaydıyla vergi mahkemesi kararları göz önünde bulundurularak takdir komisyonlarınca derhal yeniden takdir yapılacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla takdir komisyonu kararının iptal edilmesi halinde, iptal kararının aynı bölgede bulunan tüm emlak vergisi mükelleflerini etkileyeceğini söylemek doğru olacaktır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12 nci maddesi gereğince, iptal davasının açılabilmesi için ilgilinin menfaatinin ihlal edilmesi koşulu arandığından Vergi Mahkemesinde açılacak olan iptal davasını yalnızca takdir komisyonunun verdiği karar sebebiyle menfaati ihlal edilenlerin açması gerekmektedir. Ancak günümüzde özellikle site yaşantısının oldukça popülerleşmeye başlamasıyla site yöneticilerinin bu davayı açıp açamayacakları sorusu akıllara gelmektedir. Bu konuda açık bir yasal düzenleme bulunmasa da, iptal davası açabilmek için gerekli olan menfaat ihlali koşulunun sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmeli, diğer bir deyişle site yöneticisinin aynı zamanda söz konusu takdir komisyonu kararı ile menfaatinin ihlal edilmesi yani karara konu olacak bir bina, arsa veya araziye sahip olması gerekmektedir.
Av. Begüm Gürel & Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Dilan Kaya