Medya, her türden sözlü, yazılı, basılı, görsel metin ve imgeleri içeren çok sayıda iletişim araçlarını kapsayan bir kavramdır. Bunun içine gazeteler, dergiler, kitaplar, broşürler gibi basılı; televizyon, sinema gibi hem görsel hem işitsel ve radyo gibi işitsel kitle iletişim araçları girmektedir. Günümüzde bu iletişim araçları arasına İnternet de katılmış, hatta bu iletişim araçlarının yerini almaya başlamıştır. Bununla birlikte sosyal medya da, içerisine başta sosyal paylaşım siteleri ve sözlükler giren geniş ve özgür bir iletişim alanı olarak karşımıza çıkmıştır.
Sosyal medya, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir. Diğer bir ifadeyle; sosyal ağlar, bloglar, wikiler, podcastler, forumlar ile içerik toplulukları, sanal oyun ortamları ve mikrobloglar gibi farklı ortamlara veya türlere sahip olan sosyal medya, kullanıcıların kendileri ile ilgili kişisel haberleri verebilecekleri, arkadaş edinebilecekleri, arkadaşları ile etkileşimli iletişim kurabilecekleri, resim ve/veya video paylaşabilecekleri, çeşitli etkinlikler düzenleyebilecekleri web sitelerine genel olarak verilen addır.
Hukukun konusu olarak sosyal medya, internet medyasının hızlı gelişiminin bir sonucu olarak, toplumu ve bireyleri ilgilendiren çeşitli hukuki meseleleri etkileyen, hatta bu anlamda yeni meseleler ortaya çıkaran bir alan olarak ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere internet, bir iletişim aracı olmanın ötesinde günümüzde artık bir toplumsal mekandır. Sıradan birer yurttaş olan bireyler kendilerine sunulan bu iletişim ve etkileşim ortamında söz sahibi olarak her biri sosyal medyanın üyesi (hem tüketicisi, hem de üreticisi) haline gelmiştir. Bireylerin, sosyal medyada yaptıkları her paylaşım ve faaliyetten dolayı, hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmaktadır.
İletişim alanında yaşanan gelişmeler sonucu ortaya çıkan sosyal medyaya gösterilen bu toplumsal ilginin ve beraberinde teknolojik gelişmelerin giderek artan hızı dikkate alındığında bu yeni alanın bir takım hukuki sorunları da beraberinde getirmesi kaçınılmaz olmuştur. Kişilerin sosyal medyadaki faaliyetleri ile ilgili olarak hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmakta olup sosyal medyada da kimi zaman kamu hukukunda ya da özel hukukta yer alan mevcut hukuk kurallarına aykırı eylemler söz konusu olabilmektedir. Bu eylemler, sosyal medya vasıtasıyla işlenen adi suçlar, kişi ve kurumların özel hukuka ilişkin haklarının ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medyada işlenebilen suçlar, bilişim suçlarından farklı olup, daha çok bilişim vasıtalı suçlar olarak değerlendirilmekte bunun nedeni olarak da bu suç tipinin bilişim araçları olmaksızın da işlenebilir olmasıdır. Sosyal medyadaki hukuka aykırı eylemler, Ceza Hukukundan, Medeni Hukuka, Ticaret Hukuku’ndan, Fikri Haklar Hukuku’na kadar birçok hukuk alanında söz konusu olabilmektedir. Sosyal ağlar aracılığıyla Türk Ceza Kanunu’nda sonucuna ceza bağlanmış çeşitli suçlar işlenebilmektedir. Bunlardan bazıları; Haberleşmenin Engellenmesi (TCK Md. 124), Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK Md. 132), Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması (TCK Md. 133), Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK Md. 134), Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK Md. 135), Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme (TCK Md. 136, 137), Hayasızca Hareketler (TCK Md. 225), Müstehcenlik (TCK Md. 226), Bilişim Sistemine Girme (TCK Md. 243), Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması (TCK Md. 258), İftira (TCK Md. 267), Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması (TCK Md. 268) gibi. Bu bağlamda 1982 Anayasasının yanı sıra, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu,4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu vb. kanunlarla sosyal medya aracılığıyla da işlenebilen hukuka aykırı eylemler yaptırıma bağlanmıştır.
SOSYAL MEDYADA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Düşünceyi yayma yollarından biri olan sosyal medya ifade özgürlüğü ile yakından ilgilidir. Ayrıca, anayasal demokrasinin de temel taşlarından biri olan ifade özgürlüğü en geniş anlamda; bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı yoldan açığa vurulmasının veya dış dünyada ifade edilmesinin serbest olması demektir. İfade özgürlüğü sözlü ve yazılı anlatım, sanatsal icra, kişisel görünüm ve görüntü tercihi, gösteri, yürüyüş, toplantı yapma ve örgütlenme gibi özgürlükleri içermektedir.İfade özgürlüğü insanların serbestçe görüş sahibi olabilmesi, edindiği görüş ve kanaatlerden ötürü kınanmaması, düşünceyi açıklama ve açıklanan düşünceye ulaşabilme özgürlüğünü ifade eder.Sosyal medyada ise ifade özgürlüğü, demokratik toplum yapısının özünü oluşturan çok seslilik kuralının gereğidir. Aksi bir durum demokrasi kültürünün çok zayıf kaldığı, özgür haber dolaşımının olmadığı, ifade özgürlüğünün cılız kaldığı ve tek sesliliğin hâkim olduğu bir toplum yaratır. Demokratik sistemlerde katılımcılık, çoğulculuk esasına bağlı ilkeler öne çıktığından kişilerin bilgi edinerek topluma dâhil olmaları sonucunda ifade özgürlüğü bir hak, sosyal medya ve internet gibi kitle iletişim araçları da ifade özgürlüğü dolaşımını sağlamakla görevli birer araç olarak kabul edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin birinci fıkrasında ifade özgürlüğü ile ilgili olarak;“Herkesin ifade özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin, radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir” ibaresi yer almaktadır. Buna göre, kişilerin hem bir kanaate sahip olmaları hem de devlet müdahalesi olmaksızın birbirleriyle bilgi ve fikir alışverişinde bulunmaları özgürlüğü temel bir hak olarak tanımlanmaktadır. Bu maddenin 2. fıkrasında, hangi hallerde bu özgürlüğün sınırlanabileceği de belirtilmiştir: “İfade özgürlüğü kısaca özetlemek gerekirse; ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu güveliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi, yargı erkinin otorite ve tarafsızlığının güvence altına alınması amaçlarından herhangi biri ile sınırlanabilecektir.”
1982 Anayasası’na göre ise ifade özgürlüğü;“Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” başlığı altında 26. maddede şöyle düzenlenmiştir: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’de kendilerine ifade özgürlüğünün tanınan bireyler, söz konusu özgürlüğü kullanırken başkalarının hak ve özgürlüğünü yok etmeye veya bunları öngörülmüş olandan daha geniş ölçüde sınırlandırmaya yönelik bir eylemde bulunmamalıdırlar. Hak ve özgürlükler kötüye kullanıldığı, diğerlerinin hak kaybına sebep olduğu hallerde kuşkusuz ki sınırlandırılabilir.
Sonuç olarak; her özgürlük gibi ifade özgürlüğü de sınırsız bir özgürlük ve sosyal medya da başıboş bir ortam değildir. Anayasalarda ve uluslararası sözleşmelerde ifade özgürlüğünün hangi ölçülerde sınırlandırıldığı detaylı olmasa da ifade edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları uyarınca bu sınırlamalar “kanunla öngörülme, meşru amaçlar izleme ve demokratik bir toplum için gerekli olma” olarak kabul görmektedir. Bununla birlikte sınırlar aşıldığında ifade özgürlüğüne uygulanacak hukuki yaptırımlara yönelik uluslararası düzeyde de bir fikir birliği yoktur. Çünkü sosyal medya ve internet, kimsenin planlamadığı şekilde gelişmekte ve birçok konuda çözümü kolay olmayan sorunlar ortaya çıkarmaktadır.
Sosyal medyada bazı insanların özgürlüğünün başka insanların hukuki haklarını ihlal etmesi durumuna göz yumulması, hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz. Bu iki alan arasındaki sınır aşıldığı zaman bir kişi başka bir kişinin alanına girmiş olur. Bu ikisi arasında kurulması gereken denge, insanların en temel arayışlarından biri olmalıdır. Çünkü bu duruma çözüm bulunmadığı takdirde alınan tedbirler, birçok özgürlüğü sınırlamaya yol açabilir. Bunun için sosyal medya da ifade özgürlüğü konusu, hukuk devleti ilkesi sınırları içerisinde dengesi korunması gereken bir alan olmalıdır.
Sosyal medyada ifade özgürlüğü konusunda en önemli konumda olanlardan birisi, yetkili idarelerdir. Çünkü bu makamlar sosyal medyaya yaptırım uygulama konusunda yetkilidir. Yetkili birimlerin yetkilerini aşarak kendisinden istenmeyeni yapması ise yasalara aykırı olup, hukukun açık ihlali, ifade özgürlüğü ile ilgili kuralların kâğıt üstünde kalması ve ifade özgürlüğüne müdahale olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle yetkili idarenin idari yaptırımda kendisinden istenenin üstünde değil, kendisinden isteneni hatta daha ziyade en az zararlı ve en az kapsamlı bir alternatif çözüm yöntemine hükmetmesi demokratik toplum ilkelerine daha uygun düşmektedir. Bu durumda bireylerin ve yetkili kurum, birim ve idarelerin hem sosyal medyada paylaşılan düşünce ve ifadelerin öneminin farkına varmaları hem de sosyal medya ve ifade özgürlüğünün demokratik bir toplum için taşıdığı önemi korumaları da gerekmektedir.
Şunu da unutmamak gerekir ki daha iyi fikirlerin ortaya çıkması, bir insanın gelişmesi ve toplumun ilerlemesi ancak ifadenin ve sosyal medyanın özgür olduğu demokratik bir toplumda gerçekleşecek ve bir toplumda ifade özgürlüğü varsa insan ve insan kaynaklı yeniliklerde var olacaktır.
Av. Begüm GÜREL
(Hukuk Fakültesi Öğrencisi İpek MENGİLLİ)