Hukuk fakültesi öğrencilerinin fakülte eğitimlerine devam ettikleri sırada farklı amaçlarla yapılan eylemlere katılmaları nedeniyle haklarında soruşturma ve dava açılmaktadır. Hakkında soruşturma açılması nedeniyle soruşturma tamamlanmadığı halde avukatlık ruhsatı verilmemekte veya verilmiş olan ruhsat iptal edilmektedir.
Bu tür davaların sonuca bağlanması yıllarca sürmektedir. Bu nedenle avukatlar yürütmenin durdurulması için karşı davalar açmıştır. Ruhsat iptalleri 2016 yılındaki Olağanüstü Hal ile başlamıştır ve geçtiğimiz yıl birçok hukuk mezununu mağdur etmiştir. Mağdur olan mezunlar bu uygulamanın anayasaya ve temel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu belirtmektedir.
Uygulamanın kaynağı olan Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlığa kabulde engeller” başlığı altında belirtildiği üzere;
Madde 5 – Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur :
a) (Değişik : 23/1/2008-5728/326 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,
b) (Değişik: 22/1/1986 – 3256/2 md.) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim,
memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak,
c) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 28/2/2013 tarihli ve E.: 2012/116, K.: 2013/32
sayılı Kararı ile.)
d) Avukatlık mesleği ile birleşemeyen bir işle uğraşmak,
e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak,
f) İflas etmiş olup da itibarı iade edilmemiş bulunmak (Taksiratlı ve hileli müflisler
itibarları iade edilmiş olsa dahi kabul olunmazlar),
g) Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak,
h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmak.
(Değişik ikinci fıkra: 2/5/2001 – 4667/5 md.) Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kızartıcı suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler.
(Değişik üçüncü fıkra: 22/1/1986 – 3256/2 md.) Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.
Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır.
Fakat bu hüküm emredici nitelikte değildir ve idareye takdir yetkisi tanımaktadır. Takdir yetkisine sahip olan idari merciler ilgili baro, Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı’dır. Bu yetkinin siyasi saikler ile kullanılması durumunda hukuka aykırı kabul edilmesi gerekmektedir. Bu uygulama anayasaya aykırı bulunmaktadır. En azından masumiyet karinesi esas alınmalıdır. Bu nedenle kişi hakkında yürütülen kovuşturma kesin bir karara bağlanana kadar avukatların ruhsatlarına dokunulmaması gerekmektedir.
Ruhsatı iptal edilmiş olan mağdur avukatlardan birisi karşılaştıkları bu duruma baroların duyarsız davrandığını belirtmiştir. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2017 yılında mezun olmuştur. Ankara Barosunda avukatlık stajını tamamladıktan sonra hakkında siyasi saikler ile açılan davalar gerekçe gösterilerek ruhsatı gasp edilmiştir. Yaklaşık 3 yıla yakın süredir, Avukatlık mesleğini yapma kriterlerini sağlamasına rağmen ruhsatı verilmemiştir. Avukat ruhsatının gasp edilmesi üzerine açtığı davada müdahil olmasını talep ettiği Ankara Barosu gerekçesiz bir şekilde talebini reddetmiştir. Baroların avukat adaylarının ruhsatlarını onayladıktan sonra bütün sorumluluklarının bittiğini düşündüklerinin ve bu nedenle hukuka aykırı bir şekilde ruhsatı gasp edilen avukat adaylarıyla dayanışma yapmadıkları belirtilmiştir.
Bir diğer mağdur avukatın ruhsatı iki kez iptal edilmiştir. Mezun olduktan bir yılı aşan bir süre sonra ruhsat almış olan bu kişiye mesleğinin 15. gününde ruhsat iptal istemli dava açılmıştır. Tekrar ruhsatını aldığının üçüncü ayında Yürütmenin Durdurulması kararı ile masumiyet karinesi ihlal edilerek ruhsatı iptal edilmiştir.
Mesleğe yeni başlayan adayların tek sıkıntısının ruhsat iptali olmadığı görülmektedir. Staj döneminde hâkim ve savcı stajyerlerine beş bin, altı bin gibi ücretler ödenmektedir. Fakat avukatlık stajının ilk altı ayında Adalet Bakanlığı nezdinde bulunan stajyerlere ücret ödenmemektedir. Bu durum yargı kurucu ayaklarında eşitsizliğe neden olmaktadır.
Bu uygulamadan en çok etkilenmekte olan avukat adaylarının genel olarak birtakım konularda hak aramak için mücadele eden ve gençlik örgütlerine katılmış kişilerin olduğu görülmektedir. Bunun nedeninin iktidara muhalefet bir tutum sergilemek ve örgütlenme özgürlüğünü kullanarak sokak siyasetine katılmış olmaları olarak düşünülmektedir.
Bir diğer mağdur lise yıllarında katıldığı eylemler nedeniyle hukuk son sınıf öğrencisi iken tutuklanmıştır ve şu an tutuksuz yargılanmaktadır. Konu hakkında Türkiye Barolar Birliği’nin direnme kararı ile ruhsat verilmiştir. Fakat Adalet Bakanlığı yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açmıştır. Bu nedenle yakın zamanda ruhsatının iptal edilmesi beklenmektedir.
Bu uygulamanın hukuka aykırılığının bir diğer nedeni madde metninin Anayasaya ve temel hukuk ilkelerine aykırılığından kaynaklanmaktadır. Söz konusu madde de belirtildiği üzere eğer dava avukat adayının ruhsatını aldıktan sonra açılmış ise dava kesinleşene kadar ve avukatlığa engel bir ceza alana kadar ruhsat ile ilgili herhangi bir sorun yaşamadan mesleğine devam edebilmektedir. Fakat mesleğe yeni başlayan avukatların kovuşturma altında olması mesleği icra edebilmesi için bir engel olarak görülmektedir. Bu madde eşitlik ilkesine aykırı en güncel madde olarak görülmektedir. Kanun maddesi her bakımdan eşitsiz ve hukuksuz bir duruma neden olmaktadır. Bu maddenin iptal edilmesi gerektiği veya en azından kovuşturmanın kesin bir karara bağlanmasına kadar avukatların ruhsatlarına dokunulmayan bir yöntemle uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
Mesleğe yeni başlamış avukatların bu durumu yaşamış olmaları herhangi bir hukuk bürosunda çalışmaları açısından da engel teşkil etmektedir. Bu nedenle birçoğu hukukla ilgili olmayan işlerde çalışmaktadır. Avukatlar maddi olarak kendi hayatlarını idam ettiremeyecek duruma gelmektedir. Baroların bu duruma engel olmak için herhangi bir tutum sergilemediği görülmüştür. Barolardan ruhsat gaspına uğrayan avukatlarla ilgili bir komisyon kurmaları, davalarına müdahil olmaları, ruhsat iptaline gerekçe gösterilen davalarda kovuşturmaların hızlı bir şekilde sonuçlandırılması için çaba göstermeleri beklenmektedir.
Günümüzde son derece artan hukuk fakülteleri bir hukuk fakültesi açmanın masrafsız sadece amfi ve hocaya ihtiyacı olduğunu karşımıza çıkarmaktadır. Toplum tarafından avukatlık önemli görülmektedir ve insanlar bu fakülteden mezun olabilmek için yüklü paralar ödeyebilmektedir. Bunun sonucunda ise görüldüğü üzere maddi sıkıntılar çekmekte olan işçi avukatlar bulunmaktadır.
Avukatların dörtte üçü işçi avukatlardan oluşmaktadır. Son zamanlarda ise avukatlık mesleğinin şirketleşmeye başladığı görülmektedir. Bu kadar fazla olan rekabet ortamında avukatlar hayatına devam edebilmek için avukatlık şirketlerini tercih etmektedirler. Bu durum işçi-patron ilişkisine dönüştüğü için birçok kişi maaş ödenmemesi, sigorta yapılmaması ve fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle sıkıntı yaşamaktadır. Ruhsatı elinde bulunan avukatları bile meslek hayatında bu gibi birçok sıkıntı beklemektedir.
Hakkında adli konularda açılmış davalar olan bazı avukatların davaları politik dava olmadığı için avukatlık mesleklerini yapma konusunda herhangi bir engel olmadığı yönündedir. Bu kararlarda açılan davalar da tamamen sisteme karşı eleştirilerde bulunan ya da yasal hakları olan toplantı, gösteri, yürüyüş haklarını kullanan avukatlara karşı kasıtlı davranıldığını düşündürmektedir. Hak savunucularına yapılan bu hak ihlalinin bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
“Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.”
MOLIERAC
Av. Begüm Gürel (LL.M.) & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Şeyma Üstündağ