Şehirleşmenin ve toplu yapılanmaların bir sonucu olarak insanlar birbirleriyle müşterek olarak yaşamaktadır. Bu toplu yaşam alanları da beraberinde birçok sorunları gündeme getirmektedir. Özellikle tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 virüsü nedeniyle evlerde daha fazla vakit geçirmemiz gereken bu dönemlerde, bu sorunlar daha da belirgin hale gelmiştir. Bu sorunların başında ise hem sosyolojik bir problem yaratan hem de çok önemli bir ahlak kuralı ihlali olan gürültü gelmektedir. Gürültü denilen kavram gerek Kabahatler Kanunu’nda gerekse Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yer almaktadır. Öncelikle Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 18.maddesine göre kat malikleri gerek bağımsız bölümlerini gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirlerini rahatsız etmemek, birbirlerinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler. Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere, kat maliklerinin gürültü yapmak suretiyle birbirlerini rahatsız etmemeleri de kanuni bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüğe aykırı hareket eden kat maliklerine karşı uygulanabilecek birtakım idari ve hukuki yaptırımlar mevcuttur.
Yakın zamanda konuyla ilgili meydana gelen uyuşmazlıkların temelinde sanatçıların ve bestecilerin evlerinde sanatlarını icra etmesi ve dairelerini ‘’ev stüdyosu’’ tarzında kullanmaları hususu yer almaktadır. Özellikle pandemi döneminin etkisiyle evlerinde sanatlarını icra eden sanatçılar, diğer kat malikleriyle problem yaşamaktadırlar. Öncelikle sorunun çözümünde Kat Mülkiyeti Kanunu’nun emredici hükümlerininve buna paralel olarak Apartman Gürültü Yönetmeliği’nin maddelerinin referans alınması gerekmektedir. Bir arada yaşayan apartman sakinlerinin uyması gereken belli kurallar vardır. Asansör kullanımından çöplerin atılmasına kadar her apartmanın kendi kuralları mevcuttur. Bu kurallar arasında gürültü miktarı da yer almaktadır. Apartman Gürültü Yönetmeliğine göre; Apartman sakinlerinin her türlü gürültüden uzak durması, pazar günleri ve resmî tatillerde apartman içerisinde ses çıkartılmaması ve elektronik aletlerin ve müzik aletlerinin sesinin yalnızca odada duyulacak seviyede açılması gerekmektedir. Dolayısıyla, yaşadığı konutu müzik stüdyosu olarak kullanan kişilerin söz konusu odaya ses yalıtımı yaptırmaları, gerekli izolasyon işlemlerini gerçekleştirmeleri ve belediyeden gerekli izin ve ruhsat belgesini almaları gerekmektedir.
Gerekli tedbirleri almayarak gürültü yapmaya devam eden kişiye karşı diğer kat malikleri, Türk Ceza Kanunu’nun 183.maddesinde yer alan gürültüye neden olma suçuna dayanarak savcılığa suç duyurusunda bulunabileceklerdir. Gürültüye neden olma suçu, 5237 sayılı TCK’nın 183. maddesinde “Çevreye Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir: ‘’İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine, elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’’ Görüldüğü üzere kanun koyucu kişilerin ve toplumun huzurunu bozacak eylemleri gerçekleştiren kişilere karşı ağır yaptırımlar öngörmüştür. Gürültüye neden olma suçu, şikâyete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından re ‘sen soruşturulur ve bu suçlara dair herhangi bir şikâyet süresi de yoktur. Ayrıca şikâyetten vazgeçmek de ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmayacaktır. Gürültüye neden olma suçunun belli bir mağduru da yoktur. Toplumda yaşayan herkes bu suçun mağduru olabilecektir.
İzlenebilecek bir diğer yöntem ise, huzuru bozacak şekilde gürültü yapan kat malikinin, jandarma, zabıta ve karakol gibi yerlere başvurmak suretiyle şikâyet edilmesidir. Böylelikle gürültü yapan kat malikine, Kabahatler Kanunu ve Çevre Kanunu uyarınca idari para cezası verilmesi sağlanabilecektir. Fakat bu gürültü durumu sona ermez ve diğer kat maliklerinin huzurunu da bozacak şekilde devamlılığını sürdürürse, bu durumda kişilerin bu çekilmez halden dolayı bizzat veyahut avukatları aracılığıyla Sulh Hukuk Mahkemesine başvurmak suretiyle, mahkemeden gürültünün tespitinin yapılmasını akabinde ise bu durumun tedbiren yasaklatılmasını istemeleri mümkündür.
Ancak “rahatsızlık” ve ‘’gürültü’’ kavramı, sübjektif bir kavram olduğu için kişiye, zamana ve mekâna bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bu nedenle rahatsızlık verilen davranışın uzman bilirkişi tarafından belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bir gürültünün kaynağının mesleki olması da o gürültüyü haklı hale getirmeyecektir. Kabul edilebilir ölçüler açısından “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği”, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu Md.18 ve Md. 19 çerçevesinde gürültünün ispatı,
Belediyelerin Çevre Koruma Müdürlüklerince “Yetki devri yapılan belediyeler, belediye sınırları ve mücavir alan içinde gürültü kaynaklarını programlı, programsız veya şikâyetlere istinaden denetlemek, Yönetmeliğin ihlalinin tespiti halinde idari yaptırım uygulamakla görevlidirler.”
Kolluk Kuvveti, “Şehir ve kasabalarda gerek mesken içinde ve gerek dışında saat 24’ten sonra her ne suretle olursa olsun civar halkının rahat ve huzurunu bozacak surette gürültü yapanlar polisçe menolunur. Bu yasağı dinlemeyenler hakkında ceza kanununun 546’ ncı maddesine göre takibat yapılır. Zabıtadan izin alınarak yapılacak düğün ve müsamere ve balolar bu kayıttan müstesnadır.” ve nihayetinde Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından atanan bilirkişilerin raporu ile ispatlanabilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Dairesi Kararına göre; (Y.18.HD.30.6.2003 T.,2003/4759 E.,2003/5686 K.) Kat maliklerinin ve diğer sakinlerin, hayatın olağan akışı içerisindeki ses ve eylemlerden doğan ve tahammül sınırlarını aşmayan ses, gürültü ve benzeri olgulara karşılıklı olarak katlanmaları gerekmektedir. Dolayısıyla, tüm bu düzenlemelerden bahisle sorunun mümkün olduğunca ortak yaşam anlayışının gerektirdiği şekilde ve kişilerin mağduriyet yaşamalarına sebebiyet vermeyecek bir biçimde çözülmesi gerekmektedir.
Av. Begüm GÜREL (LL.M.) & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Meltem KILIÇ