“Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Çocuk zihinsel, fiziksel ve ruhsal yönden tam bir olgunluğa erişmemiş toplumdaki rol ve görevlerini henüz öğrenmekte olan bakıma ve eğitime ihtiyacı olan varlıktır. Çocukluk, gençlik ve yetişkinliği biçimlendiren bir dönemdir. Bu bakımdan çocukların sağlıklı bir şekilde çocukluk dönemini tamamlamaları gerekmektedir. Hiç kuşkusuz çocuklar bir toplumun geleceğini oluşturmaktadır.
Bu makalemizde çocuğun cinsel istismarı suçunu ve bu kapsamda bu suçun cezasında uygulanan iyi hal indirimi konularını ele alacağız.
Çocuk istismarı ve ihmalini; anne, baba ya da bakıcı gibi bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümü olarak tanımlayabilmek mümkündür.
Çocuk istismarı; fiziksel, cinsel ya da duygusal istismar olarak, çocuk ihmali ise; fiziksel ya da duygusal ihmal olarak ayrılmaktadır. İstismar ve ihmalin bu farklı şekilleri yalnız aileleri değil, toplumu, sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarını da etkileyen bir halk sağlığı sorunu oluşturmaktadır.[1] Görüldüğü üzere; çocuğun istismarı birçok halde görülebilmektedir ve cinsel istismar saptanması en zor olanıdır.
Çocuğa yönelik bu eylem ya da eylemsizliklerin sonucu olarak; çocuğun fiziksel, ruhsal, cinsel ya da sosyal açıdan zarar görmesi, sağlık ve güvenliğinin tehlikeye girmesi söz konusudur.
Hali hazırda mevzuatımızda bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 18 yaşını doldurmamış kişi, çocuk olarak kabul edilmiştir. Cinsel istismar ise; 18 yaşından küçüklere yönelik yalnız tecavüzü değil, bedensel teması içeren her türlü cinsel hareketi kapsayan bir suç olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 2015/108 Esas, 2016/46 Karar sayılı 26.05.2016 tarihli kararı ile değişikliğe uğrayan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde ‘Çocukların Cinsel İstismarı’ tanımı ve cezası:
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.
Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.” Şeklinde düzenlenmiştir.
TCK 103. Maddesinin diğer fıkralarında ise; çocukların cinsel istismarı suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir.
Çocukların cinsel istismarı sorununa yönelik yapılan araştırmalara göre dünyada son 4 yılda çocuklara yönelik taciz veya şiddet uygulamalarının yüzde 90 arttığı araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır.
Son zamanlarda bu suça yönelik çocuğun bedensel, zihinsel, psikolojik ve ruhsal sağlığı adına çalışmalar ve düzenlemelerde bulunan yetkili komisyonlar, sivil toplum kuruluşları gibi birçok topluluk mevzuatımızda gerekli değişiklikler için kanun tasarıları hazırlamaktadır. Aynı zamanda kanunun doğru ve etkin bir şekilde uygulanabilir hale gelmesi için toplumu bilinçlendirme ve çocuğun cinsel istismarı sorununa yönelik çözüm önerilerinde de bulunmaktadır.
Nitekim bu hususta; geçtiğimiz yıl büyük tepkiye yol açarak uzun süre gündemde kalan çocuğun cinsel istismarına yönelik ve bu kapsamda çocuğun cinsel istismarcısıyla evlendirilmesi de içinde barındıran kanun tasarıları eleştirilerek, sakıncaları hakkında birçok kişi ve kuruluşlardan tepki mesajları yayınlanmıştır.
Günümüzde, çocuğun cinsel istismarı suçunun cezasına yönelik suçun faillerine kanunda belirtilen belirli hususların varlığı halinde verilecek cezada iyi hal indirimin uygulanmasının kanunun lafzına ve amacına aykırı uygulandığı hususu gündeme gelmekte bu kurumun amacının dışında uygulanıyor olduğu ifade edilerek, birçok kişi tarafından eleştirilmektedir.
Nitekim ilgili 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddesinde ‘Takdiri indirim nedenleri’ başlığı altında bu husus şu şekilde ifade edilmiştir:
“(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.”.
Bu madde aslında çağdaş ceza hukuku ilkelerine son derece uygundur. Cezanın suçlunun kişiliğine uydurulması hem cezanın etkinliği, hem adalet için gereklidir.
Nitekim hâkim, yargılama esnasında etkin pişmanlık gösteren ve yargılamanın gerçeği bulma amacının gerçekleştirilmesi için katkı sağlayan sanık bakımından birtakım yetkilere sahip olmalıdır. Fakat yasanın uygulanmasına baktığımız takdirde; kanunda takdiri iyi hal indirimine yönelik verilen kararlarda gerekçe olarak gösterilen indirim sebeplerinde hâkimlerin takdir yetkisi aştığını ve çocukların cinsel istismarı suçuna yönelik uygulamasının da oldukça fazla olduğunu görmekteyiz.
Hâkimin takdir yetkisini aştığı düşüncesine neden olarak, takdiri iyi hal indiriminin uygulandığı cezaların neredeyse çoğunda sanığa işlediği suça yönelik cezanın alt sınırının uygulandığını gösterebiliriz. Bu durum toplum nezdinde adaletin gereği gibi tecelli etmediği düşüncesine neden olmakta ve failin alacağı cezanın basit gerekçeler gösterilerek iyi hal indirimine tabii tutulması, mağduru ya da suçtan zarar gören kişileri failin gereken cezayı almadığı yönünde düşünceye sevk etmektedir.
Nitekim verilecek cezaya yönelik takdiri iyi hal indirimi uygulanırken davanın içeriği ve olayın olduğu tarihteki tanığın ve sanığın psikolojisini dikkate almak gerekmektedir. Takdiri iyi hal indiriminin, ceza indiriminin standartlaşmış bir hali olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Ülkemizde sanıkların duruşmada iyi giyimli olması, suçu işlediği için pişman olmamasına rağmen bu kanuni düzenlemeden yararlanabilmek için hâkim önünde pişmanlığını dile getirmesi, bu amaca yönelik yargılama sırasında sakin ve sessiz tavırlar sergilemesi gibi durumlar hâkimin vereceği ceza da iyi hal indiriminin gerekçesi sayılmaktadır.
Ceza yargılaması sonucunda verilen birçok kararda iyi hal kurumunun uygulanıyor olması aynı zamanda kamu vicdanını da oldukça rahatsız etmektedir.
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçunda iyi hal indiriminin uygulanmasının, son zamanlarda, sosyal medya ve basın aracılığıyla da çok fazla tepki toplaması sebebiyle verilen bazı kararlarda buna dikkat edilerek özellikle bu suça yönelik cezalarda çok fazla iyi hal indirime gidilmediğini görülmektedir.
Geleceğimizin yapı taşı olan çocukları korumaya yönelik önlemlerin artırılması gerekirken aksine, çocukların mağdur olduğu suçları yargılayan mahkemelerde verilecek cezaya iyi hal ve saygın tutum indiriminin rutin bir uygulamaya dönüşmesinin kabulü mümkün değildir.
Nitekim çocuğun cinsel istismarı gibi böylesine ağır bir suçta iyi hal indirimi sebebi olarak, failin duruşmada iyi giyimli olması, erkek ise traşlı olması, suçu işlediğine yönelik pişman olduğu izlenimi vermesi gibi anlık nedenler gerekçe gösterilemez.
Çocuğun cinsel istismarı suçunun cezasına yönelik iyi hal indiriminin uygulanmasına hakkında basında yer alan ve toplumu derinden yaralayan haberlerden de bahsetmek gerekirse:
9 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunan sanığa çocuğa karşı cinsel istismar ve hürriyetten yoksun kılma suçlarından “iyi hal indirimi” yapılarak 13 yıl 4 ay hapis cezası verildi.
Özellikle son günlerde gündeme gelen 13 yaşındaki zihinsel engelli kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 66 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan sanığa verilen 11 yıllık hapis cezasının duruşmalardaki “olumlu tutum ve davranışı” nedeniyle 9 yıla indirilmesi kamuoyunda yankı yarattı.
Öte yandan, çocukların mağdur olduğu suçların cezalarına yönelik iyi hal indirimin uygulandığı hususunun bu şekilde haberlerle birlikte sıklıkla duyulması toplumda suça yönelik verilmesi gereken cezanın verildiğine yönelik inancı azaltırken, suçlu profilinde de cezaların caydırıcılığını sağlayamamaktadır. Bu durum hiç kuşkusuz cezaların uygulanma amacı olarak caydırıcılık ve ıslah kurumuyla bağdaşmamaktadır.
Çocuğun cinsel istismarının önüne geçebilmek için öncelikle topluma bu konuya yönelik eğitici çalışmalar yapılmalıdır. Bunun yanı sıra mevzuatta özelliklere suçun müeyyidelerine yönelik gerekli düzenlemeler yapılarak ve uygulamadaki eksiklikler tamamlanarak cinsel istismarda bulunana karşı caydırıcı önlemler alınmalıdır.
Nitekim gerekli yasal düzenlemelerle birtakım müeyyideler öngörülse de uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle ve kanunda özel olarak düzenlenen bazı kurumların düzenlenme amacı dışında kullanılmasından dolayı yeterli olmadığı görülmektedir.
Sonuç olarak başta belirttiğimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öğüdü ile çocuklar için özellikle biz büyüklere vermiş olduğu;
“Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.”
şeklindeki öğüdünü göz önünde bulundurarakyarının büyükleri olan çocuklarımızın sağlıklı, nitelikle, vatanımıza faydalı bireyler olabilmeleri için geleceklerini düşünüp, çocuklarımızı korumak adına gerekli yasal düzenlemelerin yasa koyucu tarafından yapılmasını ve uygulamadaki tüm aksaklıkların bu hassasiyet ve düşünceyle giderilmesini temenni ediyoruz.
Av. Arb. Begüm GÜREL (L.L.M)