Türkiye’de spor kulüpleri faaliyetlerini dernek veya anonim şirket şeklinde yerine getirmektedirler. Bir spor kulübünün dernek veya anonim şirketi olması vergilendirme süreci bakımından farklılık arz etmektedir.
Anayasa’nın 33. Maddesi uyarınca; “Herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.” Ayrıca spor kulüpleri bakımından Dernekler Kanunu’nun 14. Maddesi özel bir hükme sahiptir. 5253 sayılı Dernekler Kanununun 14. maddesine göre; “dernekler başvurmaları halinde, spor faaliyetine yönelik olanlar spor kulübü, boş zamanları değerlendirme faaliyetine yönelik olanlar gençlik kulübü ve her iki faaliyeti birlikte amaçlayanlar gençlik ve spor kulübü adını alırlar.” Bu kulüpler, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce tutulacak kütüğe kayıt ve tescil edilirler. Yine aynı minvalde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 20. maddesi hükmü; “spor kulüpleri, Dernekler Kanunu’na göre teşekkül eder ve tescil ile Gençlik ve Spor Teşkilatına dahil olur” şeklindedir.
Spor kulüpleri dernek statüsünde olabilecekleri gibi, TTK uyarınca anonim şirket şeklinde de yapılanabilirler. Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 24. maddesinin 3. fıkrasına göre; “spor kulüpleri, profesyonel takımlarını, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları veya kurulmuş olan şirketlere devredebilirler veya profesyonel futbol takımlarını kiraya verebilirler.” 55 Seri No’lu KDV Genel Tebliğinde de “…kulüpler, profesyonel takımlarını Türk Ticaret Kanunu’na göre kuracakları veya kurulmuş anonim şirketlere devredebilirler” hükmü yer almaktadır.
Neticeten, spor kulüpleri dernek veya anonim şirket şeklinde kurulabilecekleri gibi, dernek şeklinde kurulan bir spor kulübü profesyonel futbol takımlarını anonim şirketlere devredebilir. Bu şekilde kurulmalarının amacı ise; vergisel avantajlar sağlamak olduğu gibi, profesyonel bir şekilde kurumlaşma ve gelir kaynağı elde etmektir. Ayrıca, derneklerin vergilendirilmesinde en önemli ayrımlardan birisi derneğin kamuya yararlı dernek statüsünde olup olmadığıdır. Dernekler Kanunu uyarınca en az bir yıldır faaliyet gösteren derneğin amacı ve bu amaçları gerçekleştirmek için giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar doğurması durumunda Bakanlar Kurulu tarafından derneklere kamuya yararlı dernek statüsü verilmektedir. Günümüzde Türk futbolunun büyük kulüpleri kamuya yararlı dernek statüsüne haiz olup bu kulüplerin futbol takımları anonim şirket olarak faaliyet göstermektedirler. Böylece hem vergilendirilme aşamasında avantajlardan faydalanmakta, hem de birçok gelir kaynağı elde etmektedirler.
Kurumlar Vergisi Bakımından Spor Kulüplerinin Sorumluluğu
Kurumlar Vergisi en basit tanımıyla kurum kazançları üzerinden alınan vergidir. Kurum kazancı ise; Gelir Vergisi Kanunu’nca gelir olarak kabul edilen ticari kazançlar, zirai kazançlar, serbest meslek kazançları, ücret, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlardır. KVK’nın 1. Maddesi uyarınca; “anonim şirketler kurumlar vergisi mükellefleridir.” Fakat dernekler bakımından burada bir farklılık söz konusudur. Dernekler kural olarak kurumlar vergisi bakımından muafiyete sahiptirler. Burada dikkat edilmesi gereken husus dernek statüsüne haiz spor kulübünün anonim şirket sıfatına sahip futbol kulübünün durumudur. KVK’nın 1. Maddesine bakıldığında derneklere bağlı iktisadi işletmelerin kurumlar vergisine tabi olduğu görülecektir. Fakat yine KVK’da yer alan düzenlenmeye göre; “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş spor kulüplerinin idman ve spor faaliyetlerinde bulunan iktisadi işletmeleri ile sadece idman ve spor faaliyetlerinde bulunan anonim şirketler kurumlar vergisinden muaftırlar.” (KVK m.4/1-j)
Söz konusu hükümden anlaşılacağı üzere; Kurumlar Vergisi muafiyetinin kapsamı sportif faaliyetler sonucu elde edilen gelirlerdir. Bu gelirler; karşılaşma gelirleri, spor faaliyetlerinin devamı niteliğinde olan isim hakkı gelirleri, spor ile ilgili yayın gelirleri, forma reklamı ve stadyum reklamı gelirleri, spor faaliyetleri için alınan sponsorluk gelirlerdir. Spor dışında herhangi bir ticari faaliyette bulunulması; örneğin forma, top ya da hediyelik eşya satması halinde muafiyet sona erecek ve kurumlar vergisi mükellefiyeti başlayacaktır.
Önemli bir başka nokta ise; transfer ve kiralama bedellerinin kurumlar vergisi muafiyeti kapsamında olup olmayacağıdır. Söz konusu gelirler de spor faaliyetleri kapsamında ve spor faaliyetlerinin devam etmesi için gerçekleştirilmeleri sebebiyle muafiyet kapsamındadırlar.
Katma Değer Vergisi Bakımından Spor Kulüplerinin Sorumluluğu
Katma Değer Vergisi Kurumlar Vergisinin aksine harcamalar üzerinden alınan bir vergidir. Söz konusu verginin gündeme gelmesi için işlemlerin Türkiye’de yapılması veya Türkiye’de faydalanılması gerekmektedir.
Spor kulüpleri kural olarak Katma Değer Vergisi Kanunu’na tabidirler. Yani KDV bakımından mükellef konumundadırlar. Kulüplerin elde ettiği stat gelirleri, yayın gelirleri, forma reklamları ve benzeri gelirler KDV kapsamındadır.
Fakat transfer ücretleri kısmında bir farklılık söz konusudur. Şöyle ki; 90’lı yıllardan sonra uygulanmaya başlanan Bosman kuralından sonra, futbolcular sözleşmeleri bittiği zaman serbest bir şekilde, yani sözleşmeleri sona eren kulüpten bağımsız olarak, herhangi bir ücret ödenmesine gerek olmaksızın istedikleri başka bir kulübe transfer olabilmektedirler. Bu kuraldan önce ise; futbolcunun sözleşmesi sona erse dahi, kulübü futbolcunun transfer olabilmesi için transfer olacağı kulüpten transfer ücreti talep edebilmekteydi. Bosman kuralından önce transferler oynatma hakkının tamamen devri niteliğindeyken, günümüzde transfer ücretleri kulüp ile futbolcu arasındaki sözleşmeyi bozma yani fesih tazminatı niteliğindedir. Sonuç olarak; günümüzde futbolcu önce oynadığı kulüpten ayrılmakta daha sonra yeni bir kulübe transfer olmaktadır. Hal böyle olunca; bu gelirler de KDV kapsamında olmaktan çıkmıştır.
Bosman kuralından önce ise; kulüpler transfer anlamında sporcuyu oynatma hakkını geçici ya da tamamen başka bir kulübe devretmekteydi. Bu da GVK’da sermaye iradı kapsamında değerlendirildiği için KDV bakımında mükellefiyet oluşturmaktaydı. Günümüzde ise; Bosman kuralı ile birlikte “yetiştirme tazminatları” dahil olmak üzere transfer veya kiralama (geçici transfer) sermaye iradı olarak nitelendirilebilmekten uzak bir konumdadır. Yetiştirme Tazminatına da değinmek gerekirse; bu bedel, bir adı üzerinde tazminat niteliğinde olduğu için KDV kapsamında değildir. Yetiştirme Tazminatı daha çok futbolcuyu 12-23 yaşları arasında yetiştiren kulübe spor camiasına kazandırdığı için emeklerine karşılık olarak Bosman kuralı sebebiyle futbolcunun transferi aşamasında verilmek zorunda bırakılan bir bedeldir.
Diğer Vergiler Bakımından Spor Kulüplerinin Sorumluluğu
Bu aşamada spor kulübünün dernek statüsüne mi yoksa anonim şirket statüsüne mi sahip olduğu büyük önem taşımaktadır. Şöyle ki; dernek statüsüne sahip olan kulüpler birtakım vergilerden muaf tutulmaktadırlar. Fakat birçok vergi bakımından derneğin bu muafiyetlerden yararlanması için aynı zamanda kamuya yararlı dernek statüsünde olması aranmaktadır. Nitekim, ülkemizde çoğu dernek statüsüne sahip kulüp aynı zamanda kamuya yararlı dernektir.
Spor kulüpleri KDV ve KVK haricinde Emlak Vergisi, Damga ve Harçlar Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisine de tabidirler. Fakat spor kulüpleri kamuya yararlı dernek şeklinde iseler; bu halde Veraset ve İntikal Vergisi, Emlak Vergisi ve Damga vergisi ödemekten muaftırlar. Ayrıca bu dernekler Harçlar Kanunu uyarınca belli başlı harçlardan da muaftırlar.
Burada değinmeden geçilemeyecek bir husus da şudur ki; Türkiye’de her alanda vergi tahsilatı ve vergilendirme bakımından çok sıkı uygulamalar mevcut iken, spor kulüplerine kamu yararına dernek statüsü verilerek bu derece mesnetsiz vergi muafiyetleri tanımanın ne kadar doğru bir uygulama olduğu tartışmalıdır. Her ne kadar bu uygulamanın Türk Futbolunun gelişmesi, Avrupa’da ve Dünya’da daha iyi bir konumda olması için yapıldığı anlaşılabilir olsa da, çözümün bu olmadığı aşikârdır. Avrupa’nın birçok ülkesinde futbol açısından vergi oranları Türkiye’ye oranla çok daha yüksek olmasına rağmen, Avrupa Futbolu Türk Futbolundan daha kaliteli olduğu gibi kulüplerin maddi açıdan da daha iyi konumda olduğu açıktır.
.
Av. Begüm GÜREL (L.L.M)