Boşanma kavramını, evliliği yasal olarak sona erdirme olarak tanımlayabilmek mümkündür. Eşler birçok nedenden dolayı boşanma kurumuna başvurmaktadırlar. Evlilik sırasında yaşanan maddi problemler, erken yaşta yapılan evlilikler, eşlerin ihaneti boşanma nedenlerine örnek olarak verilebilir. Boşanmanın başlıca sebebi ise; eşlerin birbirleri karşı beklentilerini karşılayamamaları durumudur.

Boşanma konusunda TÜİK’in yapmış olduğu bir araştırmanın verilerine göre; Türkiye’de geçtiğimiz 2016 yılında yaşanan boşanma olaylarının %39,1’i evliliğin ilk beş yılı, %21’i ise evliliğin 6-10 yılı içerisinde gerçekleşmektedir. Evliliğin ilk beş yılı içerisinde yaşanan boşanmaların sayıca daha fazla olmasında, evliliğin ilk yıllarında tarafların çocuk sahibi olmamalarının etkisi büyüktür.

Çocuk sahibi olan çiftler, hem boşanma sırasında, hem de boşandıktan sonra ayrılık sürecini daha zor geçirmektedirler. Eşler arasında özellikle çocukların velayeti konusunda anlaşmazlıklar yaşanmakta ve her iki eşte çocuklarının velayetini kendisi almak istemektedir.

Çocukların velayeti konusunda orta yolu bulamayan eşler arasında uyuşmazlık velayet davası yoluyla çözülmektedir. Mahkeme kararıyla çocuğun velayeti, çocuğun üstün yararı, yaşı ve menfaati gözetilerek anne ya da babasına verilmektedir. 

Çocuğun velayetini alan eş, velayet konusunda aralarında husumet bulunan diğer tarafa genellikle çocuğu göstermek ve görüştürmek istememekte ya da mahkeme kararıyla çocuğun velayeti verilmeyerek belirli günlerde kişisel ilişki kurması amacıyla çocuğu yanında bulunduracak olan eş, çocuğu kaçırmaya çalışarak velayeti olan eşe teslim etmemektedir. Çocuğun velayeti konusunda mahkeme kararı olmasına rağmen, buna itibar etmeyerek aksi yönde hareket edip direnen eşe karşı diğer eş icra müdürlüğüne başvurarak mahkemenin vermiş olduğu ilama dayanarak çocuğun icra yolu ile kendisine teslimi için işlem başlatmaktadır.

Nitekim bu husus 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiştir. İlgili maddeler:

Çocuk teslimi

Madde 25 – “Çocuk teslimine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memuru 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde çocuğun teslimini emreder. Borçlu bu emri tutmazsa çocuk nerede bulunursa bulunsun ilam hükmü zorla icra olunur. Çocuk teslim edildikten sonra diğer taraf haklı bir sebep olmaksızın çocuğu tekrar alırsa ayrıca hükme hacet kalmadan zorla elinden alınıp öbür tarafa teslim olunur.”   

Çocukla şahsi münasebet tesisine dair ilamın icrası

Madde 25/a – “Çocukla şahsi münasebetlerin düzenlenmesine dair ilam hükmünün yerine getirilmesi talebi üzerine icra memuru, küçüğün ilam hükümleri dairesinde lehine hüküm verilen tarafla şahsi münasebette bulunmasına mani olunmamasını; aksi halde ilam hükmünün zorla yerine getirileceğini borçluya 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri ile tebliğ eder. Bu emirde ilam hükmüne aykırı hareketin 341 inci maddedeki cezayı müstelzim olduğu da yazılır. Borçlu bu emri tutmazsa ilam hükmü zorla yerine getirilir. Borçlu alacaklının şikâyeti üzerine ayrıca 341 inci maddeye göre cezalandırılır.”

Çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilâmların icrasında uzman bulundurulması:

Madde 25/b-  “Çocukların teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilâmların icrası, icra müdürü ile birlikte Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından görevlendirilen sosyal çalışmacı, pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın, bunların bulunmadığı yerlerde bir eğitimcinin hazır bulunması suretiyle yerine getirilir.”

İlgili maddelerden de anlaşıldığı üzere; icra emrinin diğer eşe tebliği üzerine belirtilen süre sonunda diğer eş tarafından hükmün yerine getirilmemesi halinde, icra müdürü, eşlerden biri ve çocuk psikolojisi konusunda uzman bir kişi eşliğinde çocuğun, diğer eşten zorla alınması durumu söz konusu olmaktadır.

Çocuğun icra yoluyla annesi ya da babası ile görüşmesi veya annesine ya da babasına teslim edilmesi, psikolojik olarak çocuğu derinden etkilemektedir. Anne ve babası boşandığı için zaten bu sürece hazır olmayan çocuklar bu durumda hem ebeveynleri arasında yaşanan tartışmaların ortasında kalmaya devam etmekte, hem de anne ya da babası ile görüşmek için hiç tanımadığı kişilerle muhatap olmak zorunda kalmaktadır. Bu durum özellikle küçük yaşlardaki çocuklarda ebeveynine karşı EYS olarak ifade edilen Ebeveyne yabancılaşma sendromunu tetiklemekte ve çocuğu büyük bir yalnızlığa sürüklemektedir.

Adalet Bakanlığı, İcra ve İflas kanununda özel olarak düzenlenen ve eşlerin mecburen başvurmak zorunda kaldıkları ‘icra yoluyla çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulması’ kurumunu ortadan kaldırmaya yönelik Mağdur Hakları Kanunu Tasarısı ile bu konuda köklü değişiklikler yapmak için çalışmalara başlamış bulunmaktadır.

Mağdur Hakları Kanun Tasarısı’nın ‘Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair hizmetler’ başlıklı 16. Maddesinde ayrıntılı olarak bu durum düzenlenmiştir.

Ne var ki ilgili düzenlemede de rıza göstermeyen ve karara uymayan eşe karşı çocuğun zorla getirilmesi düzenlenerek, yine çocuğun tanımadığı insanlarla muhatap edilerek zorla alınması halinde bu durumun çocuklar üzerinde ruhen ve bedenen olumsuz etkileri ve çocuklarda ileriye dönük ciddi psikolojik problemler oluşturabileceği hususu göz önünde bulundurulmamıştır.

Ancak bu durumun aksine yeni düzenlemenin olumlu yanları ise; çocuğunu mahkeme kararına rağmen göremeyen ebeveyne kurulacak Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’ne başvuru imkânı sunulması ve teslim planına uymayan, sorun çıkartan ebeveyne ilgili yasanın ihlali nedeniyle 6 aya kadar hapis cezası, velayetin karşı tarafa verilmesi veya çocuğa başka vasi atanması gibi yaptırımların düzenlenmiş olmasıdır. Velayete ilişkin mahkeme kararına uymayan eş üzerinde düzenlenen bu yaptırımlar, pek tabii ki caydırıcı olacaktır.

Çocuğun boşanma sonrasında velayeti sorununa bir diğer çözüm ise; ‘ortak velayet’ kurumunun uygulanması olacaktır. Bilindiği üzere; ortak velayete ilişkin kanun 1985 tarihinde Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmenin 6684 sayılı kanunun 25 Mart 2016 tarihinde resmi gazetede yayınlanmasıyla yürürlüğe girmiştir.

İlgili uluslararası sözleşmenin ek 7 no.lu protokolünün 5. Maddesinde;  “Eşler evliliğin sona ermesi durumunda, çocuklar ile ilişkilerinde medeni haklar ve sorumluluklardan eşit şekilde yararlanırlar.” ifadesi yer almaktadır. Bu madde gereğince; çocuğun güvenliğine ve üstün yararına aykırı olduğuna ilişkin dava dosyasında yeterli olgu ve delil bulunmadığının anlaşılması halinde, velayetin ebeveynlere ortak verilmesi gerekmektedir.

Ancak tam da bu noktada önemle belirtmek isteriz ki; ortak velayet kurumunun uygulaması kanunen mümkün ise de, mevcut davalarda şartlarının bulunmasına rağmen uygulanmadığını görmekteyiz. Oysa ‘ortak velayet kurumu’ çocuğun üzerinde ebeveynlerinin eşit söz sahibi olmasına sebebiyet verdiği için, çocuk açısından ebeveynlerinin boşanmış olması durumunda oluşacak olumsuz etkileri en aza indirerek, çocuğun psikolojik, ruhsal, zihinsel ve beden sağlığına olumlu etki edecektir.

Sonuç olarak; evli çiftlerin boşanma kararı almaları halinde ve boşandıktan sonra arada kalan ve yaşları itibariyle ayrılık sürecini oldukça zor atlatan çocukların ve boşanma dolayısıyla çocuklarından ayrı kalmak zorunda kalan eşlerin daha fazla mağdur olmamaları adına mevcut hukuk düzeninde olumlu gelişmelerin olacağını, gerekli yasal düzenlemelerin yasa koyucu tarafından bir an önce yapılarak uygulamada da yer alacağını temenni ediyoruz.

Av. Begüm GÜREL (L.L.M)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü