Velayet hakkı, kamu düzeni kapsamında çocuğun bakımı, eğitimi, korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal hakların tümü ile birlikte çocuğun çıkarlarının korunması için öngörülmüş, sınırlandırılabilen ve özel hukuktan kaynaklanan mutlak bir haktır. Nitekim aile hukukunda anne ve baba evli ise eşler, çocuk üzerindeki velayet hakkını ortak kullanmaktadır. Bu kapsamda eşler boşanma davası açmış ve boşanma aşamasında ise, çocuğun velayeti konusunda tarafların anlaşması ile müşterek velayet hükümleri uygulama alanı bulacak veyahut da hâkim kararı ile velayet eşlerden birine verilecektir. Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, çocuğun velayeti konusunda en önemli unsur çocuğun üstün menfaatidir.
Müşterek çocuğun yurtdışına çıkabilmesi için eşler evli değil ise velayeti kendisinde olmayan taraf, şayet evli ise her iki eşinde onayının olduğu bir muvafakatname belgesi diğer ifadeyle izin belgesi gerekmektedir. Bu konuya ilişkin hukuki düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 182. maddesi ve aynı kanunun 339. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla müşterek çocuğun yurtdışına çıkış izni, müşterek çocuğun yurtdışına çıkış için velayeti hakkı sahibi olmayan taraftan alınan izindir. Öte yandan velayeti annede olan çocuğun yurtdışına seyahat, eğitim gibi nedenlerle çıkması halinde babadan yurt dışına çıkış için izin alınmasına gerek duyulmasa da bazı hallerde seyahat edilecek ülke yurtdışına çıkış için babadan muvafakatname belgesi yani izin belgesi talep edebilmektedir. Bu hususta eşlerin evli olması durumunda her iki eşin de noterde hazır bulunması gerekirken eşlerin boşanmış olması durumunda velayet hakkına sahip tarafın tek başına muvafakat vermesi yeterli olmaktadır. Yani diğer eşin rızasına gerek duyulmamaktadır.
Ayrıca velayeti annede olan müşterek çocuğun yurtdışına çıkarılması hakkında babanın izninin alınıp alınmayacağı durumu çocuğun ne maksatla yurtdışına çıkarılacağına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Söz konusu bu durum annenin velayetinde bulunan müşterek çocuğun seyahat amacıyla yurtdışına götürülmesi veya müşterek çocuğun yerleşme amacıyla yurtdışına çıkarılması gibi iki şekilde değerlendirilmektedir. Belirtildiği üzere velayet hakkı sahibi eş ile müşterek çocuğun yurt dışına çıkması halinde velayet hakkı kendisinde olmayan taraftan izin alınmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak velayet hakkına sahip olmayan eş, velayet hakkı sahibi olan tarafın müşterek çocuğu yurt dışına kaçırmak maksadında olduğu konusunda şüpheye düşebilmektedir. Böyle bir olasılığın deliller ile ispat edilmesi durumunda mahkeme tarafından engelleme kararı verilmektedir. Ancak böyle bir bu durumda deliller kuvvetli şüphe niteliğinde olmalıdır. Zira mahkeme tarafından velayet hakkı sahibi olmayan tarafa engelleme kararı verilmeyecektir.
Yine Türk Medeni Kanunu’na göre boşanan eşlerin durumunda önemli değişimlerin meydana gelmesi halinde re’sen veyahut da taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme gereken önlemleri almaktadır. Dolayısıyla velayet hakkı sahibi olan eşin Türkiye dışında başka bir ülkeye yerleşmesi halinde velayet hakkı kendisinde olmayan taraf velayet hakkının yeniden incelenmesi için aile mahkemesine başvuruda bulunabilir. Bu bağlamda eşlerden birinin velayeti altında olan müşterek çocuğun mutad yerleşim yerinin değiştirilmesi maksadıyla başka bir ülkeye taşınması halinde velayetin iadesi konusunu içeren Avrupa Sözleşmesi’nin velayet hakkına ilişkin açılacak olan davada göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla uluslararası sözleşmeler çerçevesinde de müşterek çocuğun yerleşim yerinin başka bir ülkeye taşınması ihlale sebebiyet verecek bir konu olmaktadır. Bu konu özellikle velayetin değiştirilmesi davasında gündeme gelmekte olup, velayet hakkı sahibi olan eş çocuğu yurtdışına uzun süreli olacak şekilde ya da yerleşmek amacıyla çıkarması durumunda velayet hakkının kötüye kullanılması söz konusu olmaktadır. Böylelikle velayet hakkının kötüye kullanılması durumunda velayeti hakkı sahibi olamayan taraf velayet davası açarak çocuğun velayetini alabilmektedir. Ayrıca müşterek çocuğun yurt dışına çıkış muvafakati konusunda yasak kararı verilmesi durumunda bu kararın kaldırılması yine mahkemeden talep edilmektedir. Bu kapsamda velayet hakkı sahibi olan taraf çocuğu velayet hakkı sahibi olmayan taraftan kaçırmak gibi bir maksadının olmadığını ispat etmek zorundadır. Bununla birlikte müşterek çocuğun yurt dışına çıkış yasağı kararının Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu da ileri sürülmelidir. Tüm bu beyanlar mahkeme tarafından dikkate alınarak müşterek çocuğun üstün menfaatine uygun olacak şekilde karar verilecektir.
Müşterek çocuğun yurtdışına çıkarılması hakkında alınacak muvafakatname belgesi geçerlilik süresi ise, belgenin üzerinde belirtilen geçerlilik süresidir. Şayet muvafakatname belgesi üzerinde herhangi bir süre belirtilmemiş ise bu durumda muvafakatname iptal edilinceye kadar geçerliliğini korumaktadır. Son olarak önemle belirtmek gerekirse, çocuğun menfaati anne ve babanın menfaatinden üstün olmaktadır. Bu kapsamda çocuğun menfaati iki şekilde değerlendirilmekte olup, bir taraftan çocuğun ailesiyle olan bağlarının korunması amaçlanmakta bir taraftan da çocuğun huzurlu bir ortamda yetişmesi sağlanmaktadır. Netice itibariyle, anne ve babanın müşterek çocuğun sağlığı ve gelişimiyle birlikte üstün yararını olumsuz yönde etkileyecek önlemler alma hakkı bulunmamaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/4036 Esas ve 2016/5518 Karar Sayılı İlam,
“Velayet hakkını kullanmanın doğal sonucu olarak, velayet hakkı kendisinde bulunan davalı-davacı annenin, ortak çocukla gerek yurt dışı gerekse yurt içinde seyahat etmesi davacı-davalı babanın muvafakatine bağlı bulunmamaktadır. Müşterek çocuğun yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinin babanın onayına bağlı tutulması, davalı-davacı annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturacağı gibi, çocuğun seyahat özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu da doğuracaktır (YHGK 2012/2-799 esas, 2013/389 karar). Açıklanan sebepler ile davalı-davacının, davacı-davalının birleşen davasına karşı açtığı karşı davasının kabulü gerekir…”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/2489 Esas ve 2018/1473 Karar Sayılı İlam,
“Yukarıda açıklandığı üzere sözleşme, çocuğun velayet hakkı ihlal edilerek bir ülkeden diğer bir ülkeye götürülmesi veya alıkonulmasının zararlı etkilerinden uluslararası alanda korunması amacına yönelik olduğundan, çocuğun derhal mutad meskeninin bulunduğu ülkeye geri dönmesini ve şahsi ilişki kurma hakkına riayet edilmesini sağlamak üzere hazırlanmıştır. Mahkemenin, çocuğun iadesi başvurusu hakkında bir karar verebilmesi için öncelikle çocuğun yerinin değiştirilmesinin veya alıkonulmasının haksız olup olmadığını tespit etmesi gereklidir. Mahkeme böyle bir tespiti yaparken, çocuğun mutad meskeni hukukunu veya çocuğun mutad meskeninin yetkili makamlarınca verilmiş olan kararları dikkate alabilir. Bu suretle, çocuğun haksız olarak yerinin değiştirilmiş olduğu veya alıkonulduğu tespit edilirse, sözleşmenin 12’nci maddesinin 1 ve 2’nci fıkraları ile 13 ve 20’nci madde hükümleri göz önünde tutularak iadesine karar verilip verilmeyeceği değerlendirilmelidir.”