Kanun Yararına Bozma kanun yolu, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 309. ve 310. maddelerinde düzenlenen ve kesinleşmiş karar ya da hükümlere karşı gidilebilen olağanüstü bir kanun yolu olmaktadır. Kısaca kanun yararına bozma, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen, fakat hukuka aykırılıklar bulunan karar ve hükümlerin bozulması talebiyle Adalet Bakanlığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulmasıdır. Nitekim aleyhine kanun yararına bozma başvurusu yapılacak karar ya da hüküm, maddi hukuka ve usul hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklar barındırabilmektedir. Dolayısıyla her iki hukuka aykırılık durumunda  kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulabilmektedir. Söz konusu bu kanun yoluyla, bir yandan ceza kanununun ve ceza kapsamında olan diğer kanunların muhatabı kişilere eşit olarak uygulanması, dolayısıyla ülke çapında uygulama birliğinin sağlanması ve sanığın aleyhine sonuç doğurmamak şartıyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından kanun yararına giderilmesi, bir yandan da hukukilik denetiminden geçmemiş olan hukuka aykırı kararların bu denetime tabi tutularak hukuk düzenindeki geçerliliklerinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Bir başka ifadeyle bu kanun yolunun amacı ilgili kanun maddesinde de belirtildiği üzere, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş bulunan kararlarda, gerek maddî hukuka ve gerek usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilmesi olmaktadır. Böylece kanunun eşit uygulanması ve sanığın aleyhine olmamak koşuluyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi öngörülmüştür. Nitekim kanun yararına bozma nedeni olarak Ceza Muhakemesi Kanununda hukuka aykırılık bozma nedeni olarak görülmüş olup, başka bir neden gerek görülmemiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunun ilgili maddesinde belirtildiği üzere, kanun yararına bozma başvurusu Adalet Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Bununla birlikte  Cumhuriyet Savcısı, sanık, hükümlü ya da katılanlar da bu olağanüstü kanun yoluna başvurulması için Adalet Bakanlığına talepte bulunabilmektedir. Bu durumda  Adalet Bakanlığı kendiliğinden veya kendisine yapılan başvuruyu dikkate alarak kanun yararına bozma yoluna gider. Böylece Adalet Bakanlığı, karar ya da hükümde bir aykırılık olduğunu öğrendikten sonra ilgili kararın veyahut hükmün Yargıtay tarafından bozulması talebini, hukuki nedenleriyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. Bunun bildirimin üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yazılı olarak iletilen nedenleri içeren, söz konusu hükmün bozulması talebini Yargıtay ilgili ceza dairesine gönderir. Bu hususta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Adalet Bakanlığının talebi üzerine, Yargıtay nezdinde kanun yararına bozma başvurusu yapmama imkanı bulunmamaktır. Dolayısıyla Adalet Bakanlığından bu konuda bir talep geldiğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bu yola başvurulması zorunlu olmaktadır. Böylece yapılan başvurusu üzerine Yargıtay ilgili ceza dairesi, gerekli incelemeyi yapar. Bu hususta inceleme kural olarak dosya üzerinden yapılmaktadır. Yapılan inceleme sonucunda Yargıtay’ın ceza dairesi başvuruda belirtilen nedenleri yerinde görür ise, karar ya da hükmü kanun yararına bozacaktır. Bu hususta bozma nedenler ise ilgili kanun 309/4.maddesinde belirtildiği üzere;  

a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.

b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.

d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder. Şeklindedir.

Ayrıca bu konuda başvurulabilecek bazı mahkeme kararları; Cumhuriyet savcısının iddianamenin iadesine itiraz etmesi üzerine itirazı incelemeye yetkili merciin itirazın reddi kararı, Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına yapılan itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen itirazın reddi kararı, yargılamanın yenilenmesi başvurusunun reddine itiraz edilmesi üzerine yerel mahkemenin verdiği kesin karar, İstinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen her türlü ceza ve icra ceza mahkemesi kararları, kesinleşen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı, yetkisizlik kararının kaldırılması için yapılan itiraz üzerine mahkemenin itirazın reddi kararı ve Ağır Ceza Mahkemesi’nin infaz hukuku ile ilgili İnfaz Hakimliği tarafından verilen kararlara itiraz edilmesi üzerine verdiği kesin nitelikteki kararlar şeklindedir. Aksine başvuru yapılamayacak kararlar ise, hükümden sonra ortaya çıkan ya da hükme kadar mahkemenin bilgisine sunulmayıp, sonradan bildirilen sebeplere istinaden, hükmün kesinleşmesi akabinde kanun değişikliklerinin lehe olduğu gerekçesiyle ve olağan kanun yolları olan istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen kararlar için kanun yararına bozma yoluna başvurulamaz. Bununla birlikte yine Hakimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar, mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları, takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular ve temyiz kanun yolundan farklı olarak kanun yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu kanun yoluna başvurulamamaktadır.

Bu noktada önemle belirtmek gerekirse, olağanüstü kanunun yolu olan kanun yararına bozma, olağan kanun yollarından geçmeden kesinleşen hükmün infazını kendiliğinden durdurmaktadır. Dolayısıyla infazın durdurulması için kararı ya da hükmü veren mahkemeden bu hususta talepte bulunulması gerekmektedir. Bununla beraber talebi inceleyecek olan ilgili Yargıtay Ceza dairesinden de infazın durdurulması isteminde bulunabilmektedir. Zira söz konusu talep neticesinde infazın durdurulması kararı verilir ise infaz duracaktır. Aksi durumda infazın kendiliğinden durması mümkün olmamaktadır. Son olarak, Ceza Muhakemesi Kanunun 309/5. maddesinde ifade edildiği üzere, olağan kanun yolu olan temyize dair direnmeye imkan bulunmakta ise de, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma incelemesi neticesinde verilen bozma kararlarına karşı direnmeye imkan tanınmamıştır.  

Av. Begüm GÜREL (LL.M) & Stj. Av İpek MENGİLLİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü