Deprem, yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle aniden ortaya çıkan titreşimlerin, dalgalar halinde yayılarak yeryüzünü sarsmasına denir. Deprem, toprak üzerindeki yapıları yıkarak can kayıplarına yol açacak kadar şiddetli olabilmektedir. Daha öncesinde ve yakın zamanda 6 şubat 2023 tarihli yaşanan deprem felaketi nedeniyle binlerce insan depremden doğrudan etkilenmiş yüzbinlerce bina yıkılmış ve bir çok insan hayatını kaybetmiştir. Bu bağlamda deprem nedeniyle enkaz altında kalanların cenazelerine ulaşılan kişiler, kayıtlara vefat etmiş olarak geçmekteyken, enkaz altında cenazelerine ulaşılamayan kişiler ölüm karinesi hükümlerine göre, enkaz altından çıkarıldıktan sonra ulaşılamayan ve öldüğüne dair kuvvetli ihtimal bulunduran kişiler ise, gaiplik hükümlerine göre değerlendirilmektedir.
Dolayısıyla enkaz altında kaldığı bilinen ve cesedine ulaşılamayan kişiler hakkında Türk Medeni Kanunu’nun 31. maddesinde düzenlenen ölüm karinesi ile aynı kanunun 32. maddesinde düzenlenen gaiplik karinesine dair işlem yapılmaktadır. Başka bir ifadeyle ölüm karinesi halinde, kişinin her ne kadar cesedine ulaşılamasa da cesedine ulaşılmış ve öldüğü tespit edilmiş gibi işlem yapılmaktadır. Nitekim böyle bir sonuç için öncelikli olarak kişinin depremin olduğu sırada yıkılan binada kesin olarak bulunduğunun ve uzun zamandır kendisine veya cesedine ulaşılamamış olması gerekmektedir. Gaiplik karinesi için ise, kişinin ancak ölüm tehlikesi içinde kaybolması ya da kendisinden uzun zamandandır haber alınamaması ve ölümü hakkında kuvvetli olasılık olması gerekmektedir.
Depremde cesedine ulaşılamayan kişiler hakkında ölüm karinesinden yararlanılacaksa ve o kişinin deprem sırasında kesin olarak orada olduğu ispatlanabiliyorsa eğer, Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 32. maddesinde “Bir kimse ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile müracaat edilen yerin mülkî idare amirinin emri ile ölüm tutanağı düzenlenerek ölüm olayı işlenir.” ifade edildiği üzere bu durumda müracaat edilen yerin mülki amirinin emriyle nüfus kütüğüne o kişi hakkında ölü kaydı işlenir. Nitekim bunun için, hakkında ölüm karinesi bulunan kişinin alt ya da üst soyundan birisinin veya varsa kardeşlerinin oda yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurmaları ve olayı belgelendirmeleri veyahut yetkili makamların durumu resmi bir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gerekmektedir. Bu şekilde hakkında nüfus kütüğüne ölü kaydı işlenen kişi, gerçekten ölmüş gibi kabul edilecektir. Ayrıca bu durumda kişi hakkında bir mahkeme kararına gerek duyulmamaktadır. Sonuç olarak, hakkında ölüm karinesine karar verilen kişi evli ise evliliği ölüm nedeniyle sona ermekte ve mirası da mirasçılarına geçmektedir.
Öte yandan kendisine ulaşılamayan kişi hakkında gaiplik karinesi söz konusu ise, kaybolan kişinin yakınları ya da mirasçıları mahkemeye başvurarak o kişi hakkında gaiplik kararı çıkartılmasını isteyebilmektedir. Fakat bunun için yaşanan deprem olayının üzerinden en az 1 yıl geçmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle deprem esnasında konutta bulunan ve hakkında gaiplik kararı istenen kişinin mirasçıları en yakın tarih olan 06.02.2024 tarihinde o kişinin son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinde gaiplik istemi ile dava açabilmektedir. Bu durumda gaipliğine karar verilecek kişi hakkında başkalarının haber vermesi ya da gaibin kendisinin çıkıp gelebileceği de göz önünde bulundurularak aralarında en az 6 ay olan 2 ilan verilmeli ve verilen bu ilanların sonucunda hakkında gaipliğine karar verilecek kişiye dair hiçbir bilgiye ulaşılmamış ise o kişinin gaipliğine karar verilmektedir. Böylece gaipliğine karar verilen kişi hakkında deprem olayının gerçekleştiği 06.02.2023 tarihinde ölmüş gibi hukuki sonuçlar doğacaktır. Bu durumda da yine gaiplik kararı için gaibin yakınları veya mirasçıları tarafından en yakın 06.02.2024 tarihinde gaibin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine başvurularak bu başvuru sonucunda kişinin yaşayıp yaşamadığı hakkında bilgi edinilemezse, gaiplik kararı verilerek ölüme bağlı haklar gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılacaktır. Ayrıca deprem nedeniyle aynı aileden birden fazla kişinin ölmesi durumunda ise, hangi aile üyesinin daha önce öldüğü tespit edilemezse birlikte ölüm karinesi geçerli olmaktadır. Bu hususta Türk Medeni Kanunu’nun 29. maddesinde “Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu noktada son olarak belirtmek gerekirse, depremde kaybolan kişinin mirasçısı olan kişilerin mirasçı sıfatını alabilmeleri için öncelikli olarak mirasçılık belgesi alması gerekmektedir. Bu itibarla depremde kaybolan kişinin mirasçıları mirasçılık belgesi için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak mirasçılık sıfatına haiz olabilmektedir. Ayrıca bununla birlikte depremde kaybolan kişi için ölüm olayı işlenmiş olmalıdır. Zira miras ilişkisi murisin ölümüyle gerçeklemektedir. Öte yandan deprem nedeniyle kaybolan kişi hakkında ölüm karinesine ve gaipliğe göre ikili bir ayrım söz konusu olmaktadır. Dolaysıyla depremde kaybolan kişinin öldüğüne kesin gözüyle bakılıyorsa eğer ölüm karinesi hükümleri uygulanacağı için bu kişiler gerçekten ölmüş sayılacak ve bu aşamadan sonra tereke mirasçılara geçecektir. Yine deprem nedeniyle kaybolan kişinin gaipliğinde ise durum gaiplik kararının ölüm kütüğüne işlenmesi ile birlikte murisin malları mirasçılara geçecektir.
Deprem, dünyanın genelinde olmak üzere ülkemizde de büyük felaketlere neden olan büyük bir afet türüdür. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz.
Av. Begüm GÜREL (LLM) & Stajyer Av. İpek MENGİLLİ