Bir tarafın açıklamasız havale göndermesinin hukuki niteliğine bakmak için öncelikle Medeni Kanun’un 5.maddesini ele almamız gerekmektedir: “Bu kanun ve Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkisine uygulanır.”
Dolayısıyla Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümlerini tüm özel hukuk ilişkilerine uygulamamız esasından hareketle Borçlar Kanunun genel nitelikli hükmü olan 102’nci maddesi: “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel bir borç için yapılmış sayılır.”
Bu kanun maddesinden hareketle yapılan ödemenin bir borç için yapıldığına dair yasal karinenin mevcut olduğunu görmekteyiz.
Karine karşı tarafa ispat külfeti yükleyecek ve karşı taraf ödemenin bir borç için yapılmadığını ispatla mükellef olacaktır.
Yargıtay 13. Hukuk dairesinin de yerleşik içtihatı aynen bu şekildedir: “Havale bir ödeme aracıdır; bunun aksini (havalenin ödünç amacıyla gönderildiğini) iddia eden davacı (havaleyi gönderen), iddiasını ispatlamakla yükümlüdür.”
Örneğin, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2017/5805 esas ve 2017/7908 karar numaralı;
“Öte yandan davacı, delil olarak banka havalesine dayanmışsa da, havale kural olarak bir ödeme vasıtasıdır.
Başka bir ifade ile havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal bir karine mevcuttur. Bu yasal karinenin aksini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) iddia eden bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
O halde somut olayda ispat yükü davacıda olup, davacı söz konusu havale bedelini davalıya borç olarak gönderdiğini ispat etmekle yükümlüdür. Davacının davada delil olarak dayandıkları havalede paranın “borç” olarak gönderildiğine ilişkin bir açıklama yoktur. Davacı, davalıya gönderdikleri parayı ödünç olarak verdiklerini kanıtlayamamaları üzerine yemin deliline dayanmışlar ve davalı da yemin etmiştir.”
Açıklama Kısmı Boş Bırakılan Banka Dekontunun Hukuki Niteliği ve İspat Vasfı
Banka dekontunun Yargıtay’ın yerleşik içtihatı gereği bir ödeme aracı olduğunu ve borcun ödendiğine dair yasal karine teşkil ettiğini daha önce belirtilmişti.
Dolayısıyla havale eden bunun bir borç ödemesi sebebiyle yapılmadığını ispatla mükellef olacaktır. Bu ispatı ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200’üncü maddesine göre yapacaktır:
“Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”
Dolayısıyla senetle ispatlamakla yükümlü olacaktır.
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2005/14219 esas ve 2006/895 karar numaralı ilamı örnek gösterilebilecektir:
“Havale, esas itibariyle bir ödeme vasıtası olup, havale olsa dahi, havale makbuzlarında, paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gerekir. Havale makbuzlarında, paranın borç olarak gönderildiği yazılı değilse bu havale makbuzu karz ilişkisine dayanan davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Davacılar, davalılara borç verdiklerini, yazılı delillerle ispat edemedikleri gibi, davalılara yemin teklif etme hakkını da kullanmadıklarına göre iddialarını ispat edememişlerdir..”
Peki açıklamasız banka dekontunun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilip senetle ispat zorunluluğunun aşılması mümkün müdür?
Hukuk Muhakemeleri Kanunun 202’nci maddesine göre;
“(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”
Örnek Yargıtay kararları gereği;
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2017/710 esas ve 2019/11468 karar numaralı ilamında olduğu üzere;
“…Zira havalenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp bu uyuşmazlıkta miktar itibari ile tanık dinlenilemez.” Şeklinde karar verilmiştir.
Açıklama Kısmı Boş Bırakılan Banka Dekontunun Hukuki Niteliği ve İspat Vasfı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/21818 esas 2016/15691 karar numaralı ilamıyla şu şekilde karar vermiştir:
(…) Davada dayanılan havale dekontunda gönderilen paranın ne için gönderildiği yazılı olmadığından, söz konusu dekont, ödünç ilişkisini kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı olarak da kabul edilemez. HUMK’nun 288. maddesi gereğince miktar itibariyle olayda tanık dinlenmesi de mümkün değildir. O halde davacı iddiasını yasal delillerle ispat edememiştir.
Dolayısıyla açıklama kısmına şerh düşülmeyen banka dekontunun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmeyeceği ve banka dekontunun borç ödemesi niteliğinde olduğu karinesi geçerliliğini korumaktadır.
Ayrıca karşı tarafın vasıflı ikrarı ispat külfetinin yerini değiştirmeyeceği için ispat külfeti, yapılan ödemenin borç ödemesi niteliğinde olmadığını iddia eden tarafta olmaya devam edecektir.
“Dipnot; Şayet banka dekontunda açıklama yer almışsa bu durumda bu dekontun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceği ve tarafın bunu tanıkla ispat edebileceğini ifade etmemiz gerekmektedir. Ayrıca yine banka dekontundaki açıklamadan dolayı ispat külfetinin yer değiştirdiği de kabul edilmektedir.”
Sonuç olarak,açıklama kısmı boş bırakılan dekontun bir borcun ödendiğine dair karinenin aksini ispat için; Kesin delil olması gerekmektedir veya son çare olarak yemin teklif edilebilir.
Av. Begüm GÜREL
Hukuk Fakültesi Öğrencisi Muhammed Karslı